Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun raporuna göre 1 Ocak – 30 Kasım tarihleri arasında 394 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Ayrıca Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasının ardından geçen süre içinde en az bin 251 kadın cinayeti yaşandı.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDKF) 10 aylık kadın cinayeti raporunu yayınladı. 1 Ocak – 30 Kasım tarihleri arasında 394 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Öldürülen kadınların 66’sı şüpheli ölüm olarak kaydedildi.
Son 11 ayda kaç kadın öldürüldü?

Son 11 ayda 214 kadın ateşli silahlarla, 83’ü kesici aletlerle, 25’i boğularak ve 16’sı yüksekten düşerek öldürüldü, 56 kadının ölüm nedeni ise bilinmiyor. Öldürülen kadınların 189’u evli, 131’i bekar, 13’ü dini nikahlı ve 61’inin medeni durumu bilinmiyor.
Evlerinde öldürülen kadınların sayısı 220. Kadınların 151’i birlikte yaşadıkları erkekler tarafından, 97’si ise boşanma/ayrılma sürecinde oldukları erkekler tarafından öldürüldü.
Kasım ayında 36 kadın öldürüldü
TKDKF verilerine göre, Kasım ayında 36 kadın erkekler tarafından öldürüldü.
En çok kadın cinayeti ve şüpheli ölüm aşağıdaki illerde gerçekleşti:
İstanbul: 7 vaka
Antalya: 3 vaka
Tekirdağ: 3 vaka
Mersin: 2 vaka
Kahramanmaraş, Gaziantep: 2 vaka
Ankara, Çanakkale, Bursa, Iğdır, Aksaray, Sakarya, İzmir, Uşak, Kırklareli, Konya, Karaman, Kocaeli, Kütahya, Adana, Hatay ve Şanlıurfa’da her ilde birer kadın olmak üzere 16 kadın erkekler tarafından öldürüldü.
Kasım ayında öldürülen kadınlar kaç yaşındaydı?
Kasım ayında öldürülen kadınların 15’i 31-50 yaşları arasında, 9’u 19-30 yaşları arasında, 6’sı 51 ve üzeri yaşta ve bir kız çocuğu ise 0-18 yaşları arasında öldürüldü.
Öldürülen kadınlardan 21’i evli, 7’si bekar, 2’si dini nikahlıyken, 7 kadının medeni durumu bilinmiyor.
Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden ne zaman çekildi?
Son aylarda öldürülen kadınlar arasında Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner de vardı.
4 Ekim Cuma günü, 19 yaşındaki İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil adlı iki genç kız, İstanbul’da Semih Çelik adlı 19 yaşındaki bir adam tarafından öldürüldü.
Çelik, önce Halil’i Eyüpsultan’daki kendi evinde, kısa bir süre sonra da Uzuner’i Fatih’teki Edirnekapı Surları’nda öldürdü. kadın Cinayetleri ardından intihar etti.
Peki veriler ne diyor? Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle kadın cinayetleri arttı mı?
İstanbul Sözleşmesi 1 Mayıs 2011’de imzalanmış ve 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girmiştir.
Türkiye, imzalandığı günden bu yana siyasi gündemde olan İstanbul Sözleşmesi’nden 1 Temmuz 2021’de resmen çekilmiştir. Gerekçesi ise sözleşmenin “aile birliğini bozduğu” iddiasıdır.
İstanbul Sözleşmesi geri çekildikten sonra en az 1.251 kadın öldürülmüştür
İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekileceği tarihin Resmi Gazete’de yayımlandığı 20 Mart 2021 tarihinden bu yana kadın cinayetlerini ve şüpheli kadın ölümlerini inceledik.
Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, Türkiye sözleşmeden çekildikten sonra en az 1.251 kadın erkekler tarafından öldürülmüştür.
Kadın cinayetleri söz konusu olduğunda durum böyle olsa da Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, etkili soruşturma ve cezasızlık eksikliği nedeniyle şüpheli kadın ölümlerinin arttığını belirtmektedir.
Mart 2021’den bu yana 1.280 kadın şüpheli koşullarda ölü bulundu.
İstanbul Sözleşmesi neden önemli?
İstanbul Sözleşmesi, şiddete maruz kalan kadınların ve LGBTI+ bireylerin korunmasına ilişkin bağlayıcı ilk uluslararası sözleşmedir.
Fiziksel şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirme, psikolojik şiddet, kadın sünneti, zorla kürtaj gibi her türlü cinsel şiddete yaptırım öngörüyor.
Feministler İstanbul Sözleşmesi’nin neden önemli olduğunu açıklıyor
Toplumsal cinsiyet eşitliği için önemli bir adım olan sözleşme, Türkiye ve dünyadaki kadın hareketleri için önemli bir kazanım oldu.
Çünkü kadınlara kadın oldukları için ayrımcılık yapılmasını engelliyor ve tüm kadınları, erkekleri, çocukları, engellileri, mültecileri, LGBTI+ bireyleri aile içi şiddetten koruyor.
Sözleşme, yerel, ulusal ve küresel erkek şiddetine karşı mücadelede de kritik öneme sahip.
Erkek şiddeti mağdurlarına yönelik psikolojik ve hukuki danışmanlık sağlanması ve yeterli sayıda sığınma evi tahsis edilmesi sözleşmenin koruma maddeleri arasında yer alıyor.
Sözleşme ayrıca kadına yönelik şiddetin bir suç olarak değerlendirilmesi ve gerekli cezaların verilmesi gerektiğini öngörüyor.
Sözleşme ayrıca kadına yönelik şiddette gelenek, görenek, din veya “namus” nedenlerini de onaylıyor.
Şiddetin psikolojik, fiziksel ve sosyal etkileri var
Kadına yönelik şiddet kategorileri fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik, dijital, flört şiddeti, takip ve toplumsal şiddet olarak biliniyor.
Mor Çatı Kadın Sığınma Evi Vakfı’nın internet sitesinde yer alan bilgilere göre, şiddetin etkileri her kadında farklı şekilde görülebiliyor.
Ayrıca şiddetin kadınlar üzerinde psikolojik ve fiziksel etkilerinin yanı sıra sosyal etkileri de bulunuyor.
Buna göre şiddetin psikolojik etkileri arasında korku, suçluluk, utanç, güçsüzlük, yalnızlık ve çaresizlik, başkalarına güvenememe, öz saygı ve özgüven kaybı,
önemsiz hissetme, sürekli tetikte olma, alkol ve madde bağımlılığı, yeme bozuklukları, cinsel bozukluklar, uyku bozuklukları ve öfke patlamaları yer alıyor.
Türkiye’deki kadınlar 25 Kasım protestolarında neye dikkat çekiyor?
Türkiye’de kadın cinayetlerine karşı yükselen kadın hareketi, her yıl 25 Kasım ve 8 Mart’ta düzenlediği protestolarda “Koru, beraat ettir, yargıla”, “İstanbul Sözleşmesi’ni uygula”, “İstanbul Sözleşmesi hayat kurtarır”, “Cezasızlığa son” sloganlarını ve pankartlarını kullanıyor.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından kadın örgütleri, kararın iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştay’da çok sayıda dava açtı. Danıştay 10. Dairesi, sözleşmeden çekilmeyi hukuka uygun buldu.
25 Kasım’daki protestolarda Türkiye’deki kadınlar, hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine, 6284. maddenin etkili bir şekilde uygulanmamasına ve nafaka hakkına dikkat çekiyor.
İstanbul Sözleşmesi kadınları ve LGBTI+ bireyleri nasıl koruyor?
İstanbul Sözleşmesi, erkek şiddetine maruz kalan kadınların korunmasına ilişkin ilk bağlayıcı uluslararası sözleşmedir.
Anlaşma, fiziksel şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirme, psikolojik şiddet, kadın sünneti, zorla kürtaj gibi her türlü cinsel şiddete yaptırım öngörüyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği için önemli bir adım olan anlaşma, Türkiye’de ve dünyada kadın hareketleri için önemli bir kazanımdır.
Anlaşmanın önsözü şu şekildedir:
“Kadınlara yönelik her türlü şiddeti ve aile içi şiddeti kınayarak,
Kadınlar ve erkekler arasında de jure ve de facto eşitliğin sağlanmasının kadınlara yönelik şiddeti önlemede temel bir unsur olduğunun bilincinde olarak,
Kadınlara yönelik şiddet, tarih boyunca var olan kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsiz güç ilişkilerinin bir tezahürü haline gelmiştir.
Bu eşitsiz güç ilişkilerinin erkeklerin kadınlara üstünlük sağlamasına,
kadınlara yönelik ayrımcılığa ve kadınların tam ilerlemesinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak,
Kadınlara yönelik şiddetin yapısal olarak cinsiyete dayalı olduğunun ve kadınlara yönelik şiddetin kadınların erkeklere kıyasla alt konuma zorlandıkları en önemli sosyal mekanizmalardan biri olduğunun bilincinde olarak,
zorla evlendirme, sözde ‘namus’ adına işlenen suçlar ve kadın sünneti gibi ciddi şiddet biçimlerine maruz kaldığının büyük bir endişeyle farkında olarak,
bunların kadınların ve kızların insan haklarının ciddi şekilde ihlal edilmesi anlamına geldiğini ve kadınlar ile erkekler arasında eşitliğin sağlanması önünde büyük bir engel teşkil ettiğinin bilincinde olarak,
Silahlı çatışmalarda sivilleri, özellikle kadınları etkileyen yaygın veya sistematik tecavüz ve cinsel şiddet konusunda,
Süregelmiş insan hakları ihlalleri ve hem çatışmalar sırasında hem de sonrasında cinsiyete dayalı şiddetin yaygınlığı konusunda, Daha fazla artış potansiyelinin bilincinde olarak,
Kadınların ve kızların cinsiyete dayalı şiddete maruz kalma riskinin daha yüksek olduğunun bilincinde olarak, erkeklerden daha fazla şiddete maruz kaldıklarını ve erkeklerin de aile içi şiddet mağduru olabileceğini,
Çocukların aile içi şiddet mağduru olduğunun, aile içi şiddetin tanığı olduklarının bilincinde olarak,
Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmayı amaçlayarak, aşağıdaki konularda anlaşmışlardır:
Sözleşmenin amacı, 1. Maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır:
Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadınlara yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.
Sözleşme, kadınlara kadın oldukları için ayrımcılığı önlemekte ve kadın, erkek, çocuk, engelli, mülteci ve LGBTI+ bireyler de dahil olmak üzere tüm bireyleri aile içi şiddetten korumaktadır.
Sözleşme ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını tanımlayan ilk bağlayıcı metin olması nedeniyle de önemlidir.
Ayrıca, yerel, ulusal ve küresel erkek şiddetine karşı mücadelede kritik öneme sahiptir.
Erkek şiddeti mağdurlarına psikolojik ve hukuki danışmanlık sağlanması ve yeterli sayıda sığınma evi tahsis edilmesi, anlaşmanın koruma maddeleri arasındadır.
Anlaşma ayrıca, kadına yönelik şiddetin yargılamada suç olarak değerlendirilmesini ve gerekli cezaların verilmesini öngörmektedir.
Anlaşmada kadına yönelik şiddette gelenek, görenek, din veya “namus” nedenlerinin de yaptırıma bağlanması öngörülüyor.
Kaynak
https://medyascope.tv/2024/11/12/turkiyede-kadin-cinayetleri-10-ayda-357-kadin-olduruldu/