Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki terör gruplarını çökertmek için FATF kurallarını aldattı.
Silahlı cihatçı gruplara yardım ve yataklık eden, uyuşturucu kaçakçıları ve İran rejimi unsurları için kara para aklayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, küresel kara para aklama ve terörün finansmanı gözlemcisi Mali Eylem Görev Gücü’ne uyum için çabalıyormuş gibi görünme maskaralığını sürdürüyor. Türkiye’nin terörün finansmanı ve kara para aklama çerçevesinde uzun süredir devam eden eksiklikleri ele alma niyeti olarak tanıtılan meclisten geçirilen bir yasa tasarısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a FATF tavsiyelerini baltalamakta serbest bırakmak için tasarlanmış yeni boşluklarla doludur.
Mevzuattaki en dikkat çekici eksiklik, terörün finansmanı ve kara para aklama faaliyetlerini sistematik olarak engellemeyen Türkiye’nin yasal ve idari düzenleyici çerçevesinde sorunun özüne inen, siyasi olarak teşhir edilen kişi (KEP) ile ilgili herhangi bir hükmün bulunmamasıdır. 2014’te El Kaide ve İslam Devrim Muhafızları (IRGC) Kudüs Gücü terör ağlarıyla ilgili Türkiye’deki önemli vakalar, bu tür terör örgütlerinin kilit operatörlerinin PEP’lerin kalkanı altında güçlü bir korumaya sahip olduğunu ortaya koydu.
Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi tarafından listelenen kişileri koruma yetkisini kendisi kötüye kullandı. Hatta Erdoğan, BM ve ABD terör listelerindeyken Kadı’yı başkanlık uçağında gizlice taşıdı ve BM Güvenlik Konseyi kararlarını ve Türk terörle mücadele yasalarını açıkça ihlal ederek birkaç kez yasadışı yollardan Türkiye’ye girmesine yardım etti. Oğlu Bilal Erdoğan, milyonlarca doları Türkiye’ye taşıyan Kadı ile anlaşma yaptı.
Bir FATF heyetinin Mart 2019’da Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ardından Aralık 2019’da yayınlanan bir FATF karşılıklı değerlendirme raporunda Türkiye’nin KEP’lere uyumsuz olarak değerlendirilmesi şaşırtıcı değildir. Raporda, “Temel teknik eksiklik, Türkiye’nin KEP’lerle müşteri ilişkilerinin kurulmasına ilişkin AML/CFT önlemlerini uygulamamış olmasıydı” denildi. FATF, Türk yasalarında veya yönetmeliklerde yabancı veya yerli KEP’lere ilişkin özel bir referans bulunmadığını da sözlerine ekledi.
Türkiye, bu boşluğu gidereceğine ve FATF tavsiyelerine uyacağına söz verdi. Ancak, FATF kurallarına uygunluk olarak lanse edilen 43 maddelik yasa tasarısının 16 Aralık 2020’de Erdoğan’ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tarafından meclise sunulmasıyla her zamanki gibi iş yaklaşımı görüldü. Bu çok önemli FATF tavsiyesi, hükümetin terörle mücadele bahanesiyle meşru muhalefeti ve eleştirel grupları çökertme yetkisini genişletti.
Erdoğan hükümetinin 2015’ten bu yana sicili, Kürtlerden Gülen hareketinin üyelerine kadar meşru muhalefet gruplarını sıkıştırarak terörün finansmanıyla ilgili yasaların bariz bir şekilde kötüye kullanıldığının açık bir örneğini gösteriyor. Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddia edilen binlerce kişinin mal varlığına hükümet tarafından el konuldu veya donduruldu. Brüksel merkezli insan hakları grubu Barış ve Adalet Platformu (PPJ) tarafından hazırlanan bir rapora göre, el konulan veya dondurulan varlıkların toplam değeri 32 milyar dolar.