Kemal Tahir önde gelen bir Türk romancısı ve entelektüeliydi. Hayatının 13 yılını siyasi nedenlerle hapiste geçiren Tahir, en önemli romanlarından bazılarını bu süre içinde yazdı.
Kemal Tahir (13 Mart 1910 – 21 Nisan 1973) önde gelen bir Türk romancısı ve entelektüeliydi. Hayatının 13 yılını siyasi nedenlerle hapiste geçiren Tahir, en önemli romanlarından bazılarını bu süre içinde yazdı.
En önemli romanları Esir Şehrin İnsanları (1956), Devlet Ana (1967) ve Yorgun Savaşçı’dır (1965). Romanlarından bazıları popüler filmlere uyarlandı. Tahir ayrıca mali nedenlerle takma adlarla ucuz romanlar yazdı.
Kemal Tahir 13 Mart 1910’da doğdu. Babası Tahir Bey, donanma kaptanı ve Sultan II. Abdülhamit’in danışmanıydı. Kemal Tahir, Hasan Paşa Rüşdiyesi’nden (ortaokul) mezun olduktan sonra Galatasaray Lisesi’ne kaydoldu.
Ancak annesinin ölümünden sonra liseyi 10. sınıfta bırakarak önce avukat katibi, sonra gazeteci olarak çalışmaya başladı. İstanbul’da Vakit, Haber ve Son Posta gazetelerinde gazetecilik, editörlük ve çevirmenlik yaptı.
Karikatür ve Yeni Gün gazetelerinde sayfa editörlüğü yaptı. Karagöz Gazetesi’nin başyazarlığını yaptıktan sonra Tan Gazetesi’nde yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1937’de Fatma İrfan’la evlendi.
1938’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Divanı tarafından silahlı kuvvetler arasında “isyan çıkarmak”la suçlanan Kemal Tahir ve Nazım Hikmet, suçlu bulunarak 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Çankırı, Malatya, Çorum, Nevşehir ve Kırşehir cezaevlerinde yattı. On iki yıl sonra, 1950 genel affıyla serbest bırakıldı.
Tahliye olduktan sonra İstanbul’a dönen Kemal Tahir, İzmir Ticaret gazetesinin İstanbul muhabiri olarak çalışmaya başladı. İkinci eşi Semiha Sıdıka ile evlendi. “Körduman”, “Bedri Eser”, “Samim Aşkın”, “f.m.ikinci”, “Nurettin Demir”, “Ali Gıcırlı” takma adlarıyla aşk ve macera romanları ve film senaryoları yazdı.
Fransızcadan da çeviriler yaptı. 1955’teki 6-7 Eylül olaylarının ardından yeniden gözaltına alındı ve Harbiye Askeri Cezaevi’nde altı ay yattı. Serbest kaldıktan sonra yazar Aziz Nesin’le kurduğu Düşün Yayınları’nı yönetti. Metin Erksan, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz gibi yönetmenlerle senaryo çalışmaları yaptı. 1968’de SSCB’ye gitti.
1970 yılında geçirdiği bir akciğer ameliyatının ardından Tahir, Marksist terminolojiyi yerelleştirmeye ve Türk-Anadolu sosyo-kültürel kimliğine uygun bir ulusal sol ideoloji yaratmaya çalıştı. Bunu yaparken birçok solcu entelektüel tarafından eleştirildi. Özellikle hararetli bir tartışma sırasında Kemal Tahir kalp krizi geçirdi ve 21 Nisan 1973’te öldü.
Kemal Tahir’in ideolojisinin temeli, genel olarak Marksist olarak tanımlanabilir. Bir yazar ve siyasi aktivist olarak, Türkiye’nin sosyo-kültürel ve siyasi yapısı ile Marksizm’in sunduğu çözümler arasında bir çelişki gördü.
Batılılaşmanın Türk toplumuna pek uymayan bir şey olduğuna inandığı için Marksizmi biraz eksik bulmuştur. Marksist tarih teorisi, Osmanlı İmparatorluğu’nda (diğer pek çok ‘çevre ülkede’ olduğu gibi) gelişmeyen bir burjuva sınıfının varlığına dayanır. Tahir’in belki de en büyük fikri mücadelesi, Marksist tarih teorisini Türk tarihi gerçeğine göre yeniden şekillendirmekti.
Kemal Tahir, Marx ve Engels’in doğu toplumları hakkındaki görüşlerini inceledikten sonra Ömer Lütfi Barkan, Mustafa Akdağ, Halil İnalcık, Niyazi Berkes ve Şerif Mardin gibi tarihçi ve sosyologların tarih teorileri üzerinde çalıştı. Vardığı sonuç, Osmanlı-Türk toplumunun Avrupa merkezli ilkel/kölelik/feodalizm/kapitalizm sosyo-tarihsel modelini izlemediğiydi.
Kültürel ve toplumsal yapısına bağlı olarak kendine özgü bir evrim süreci, yapısal farklılıkları, dinamikleri ve koşulları vardır. Yani Batılılaşma, ister kapitalizm ister komünizm biçiminde olsun, gerekli alt yapıya sahip olmayan bir topluma soyut ve biçimsel bir üst yapı kazandırmaya çalışmaktadır. Köklü bir ekonomik ve sosyal devrim olmadan bu tür alıştırmalar saçma sapan bir taklitten başka bir şey olmazdı.
Bu ideoloji çerçevesinde Kemal Tahir, Avrupa feodal ve sonrasında kapitalist toplumdan çok farklı hümanist bir temele dayanan eserlerinde Osmanlı toplumunu tasvir etmeyi amaçlamıştır. Romanlarında bir “Türk gerçeği”ni vurgulamaya çalışmıştır.
Sosyo-gerçekçi çizgide ilerleyen yazarlık hayatında diyaloglar ve karizmatik karakterlerle zenginleştirilmiş sade bir dil kullanmıştır. Türk edebiyatının en üretken romancılarından biriydi.
Kemal Tahir edebiyata şiirle başlamıştır. İlk şiirleri 1931 yılında İçtihad dergisinde yayımlandı. Yeni Kültür, Geçit, Var ve Ses dergilerinde şiirleri yayımlandı. İlk büyük eseri Tan Gazetesi’nde yayınlanan ve daha sonra 1955’te kitap olarak yayınlanan Göl İnsanları adlı dört bölümlük bir kısa romandır. Yine 1955 yılında Sağırdere adlı romanıyla ün kazandı.
Türklerin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişini İstanbul’u çerçeveye aldığı şehir romanlarından ilki Esir Şehrin İnsanları 1956’da yayımlandı. Tahir bu romanında Birinci Dünya Savaşı sonrası işgal altındaki İstanbul’u anlatır. Bu romanın devamı niteliğindeki Esir Şehrin Mahpusu 1961’de, Yol Ayrımı 1971’de yayımlanır.
Kemal Tahir ilk başta köylülerin sorunlarına odaklandı. Ardından Türk tarihini, özellikle yakın tarihin olaylarını ele aldı. Devlet Ana adlı romanında Osmanlı toplumunun başlangıçtaki idari ve sosyal yapısını; Kurt Kanunu’nda Atatürk’ü öldürmeye yönelik başarısız bir girişim olan İzmir suikastını anlatır; Rahmet Yolları Kesti’deki eşkıyalık olgusunu ve Yedi Çınar Yaylası’ndaki “ağa” sistemini inceledi. Tahir, Yorgun Savaşçı adlı tarihi romanında Anadolu’da lidersiz kalan milli direniş güçlerinin bir araya gelerek Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı dönemi anlatır.
Kemal Tahir, mali zorluklar nedeniyle takma adlarla ucuz romanlar yazdı. Ayrıca Mike Hammer romanlarını çevirdi ve hatta bu seri için orijinal yeni romanlar yazdı. Bazı romanları (Karılar Koğuşu, Haremde Dört Kadın, Esir Şehrin İnsanları ve Kurt Kanunu gibi) daha sonra sinemaya uyarlanmıştır.