Çocuk psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Yankı Yazgan, deprem gibi afetlerin yol açtığı ‘toplumsal doku yırtılmaları’nda en çok etkilenen kesimlerden birinin çocuklar olduğunu söyledi.
[lwptoc]
Çocuk psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan, deprem gibi afetlerin yol açtığı ‘toplumsal doku kırılmalarından’ en çok etkilenen kesimlerden birinin çocukların olduğunu söyledi.
Yazgan, depremzedelerin yüzde 60’ında zaman içinde travma sonrası stres bozukluğu gelişebileceğini belirtti.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve sağlık emek-meslek kuruluşları, oluşturdukları deprem kriz masasında depremi ve çocuk sağlığını tartıştı.
TTB Okul Sağlığı Çalışma Grubu üyesi Yazgan, depremzedelerin nörogelişimsel sorunları olanların “en savunmasız” olduğunu söyledi.
Bu çocukların travma sonrası stres bozukluğunu çok daha rahat yaşadıklarını söyleyen Yazgan, “Kayıpları olursa daha fazla beyin sarsıntısı ve zarar görebilirler” dedi.
Yüz binlerce çocuk en az bir yakınını kaybetti:
Kuşkusuz aileler de aynı travmanın etkisi altındadır. Bir milyona yakın insan ailesinden en az bir kişiyi kaybetti.
Yazgan, “Bölge nüfusunun neredeyse beşte birinin çocuk olduğunu düşünürsek yüzbinlerce çocuk da yakınını kaybetmenin acısını yaşıyor. Bunu sadece deprem travması olarak düşünmemeliyiz.”
Yazgan, özellikle ergenlik çağındaki gençlerin boş zamanlarının çok olduğunu ve bu nedenle bazı zararlı alışkanlıklar edinebildiklerini belirterek, şöyle devam etti: “Çocukların okula gitmesini sağlamak, okul açmak kadar önemli.
Her yerleşim yerinde okulların kurulması çocukların devamını sağlayan bir unsurdur. Özellikle 13-18 yaş grubundaki gençlerin aktivitelerini zenginleştiren aktivitelere öncelik verilmesi önemlidir.
İstismar, reşit olmayan evlilikler ve istihdam olasılıklarının da arttığını dikkate almamız gerekiyor.
Bu nedenle depremin yıkıcı etkilerinin önümüzdeki dönemde telafi edilebilmesi için okullar ve sosyal ortamların bir toparlanma ve toparlanma ortamı olarak tasarlanması gerekmektedir.
Çocukların geleceklerini önemseyen yetişkinler olduğu bir dünyada, ruh sağlıklarına müdahale etmenin bir anlamı var.
Toplumsal dokuyu iyileştirmek, okul gibi kamu binalarını ruh sağlığını iyileştirecek mekanlara dönüştürmek için ne yapabiliriz diye düşünmemiz, fikir üretmemiz ve kamu otoritesini yönlendirmemiz gerekiyor.”
‘İyileştirmek için terapi yetmez’
Bu tür kitlesel travmatik durumların yaşandığı toplumlarda anormal bir durumun ortaya çıktığını söyleyen Yazgan, “Çocuklar ve çevreleri için dünyanın yaşanabilir bir yer olduğu inancı ciddi şekilde sarsıldığı için normal tepki vermeleri mümkün değil.
Bu nedenle, aşırı davranışlar ve duygular normal olarak ortaya çıkar. Travma sonrası ortaya çıkan davranışsal veya emosyonel (duygusal) semptomu hastalık semptomu olarak kabul etmiyoruz.
Daha ziyade yakın takip ve destek, çocuğun işlevselliğinin bozulması durumunda müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri çocuklarda aylarca ortaya çıkabilir.
Hal böyle olunca da sadece içinde bulunduğumuz zaman dilimine değil, gelecek yıllara da yayılacak bir bakış açısıyla çalışmalar yapmak gerekiyor.
Çocuklara sunulacak klinik hizmet, terapi ile sınırlı kalmayıp hem fiziksel (beslenme, içme suyu, barınma olanakları) hem de duygusal güvenlik sağlayacak ortamların oluşturulması esasına dayanmaktadır.”
‘Sınava girecek çocukların koşulları eşit değil’
Çocuklara güvenlik duygusu verecek iki önemli kurum aile ve okuldur. Çocuk psikiyatrisi hizmetinin sadece belirli belirtilerin giderilmesi olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayan Yazgan, şu uyarılarda bulundu:
“Aksine bu tür belirtilerin olma ihtimalini nelerin azaltabileceğini düşündüğümüzde, toplumsal yapıyı onarmaya yönelik her türlü faaliyet devreye giriyor. travma nedeniyle yırtılan doku,barınak sağlama, beslenme olanaklarını düzenleme.
Bu bakış açısıyla oyun parklarının açılmasını, anne babaların ruh sağlığının iyileştirilmesini, sadece sağlık görevlilerinin değil diğer çocukların hayatında rolü olan öğretmenlerin ve kamu görevlilerinin de yaşam koşullarının iyileştirilmesini görmemiz gerekiyor.”
Çocukların önünde lise ve üniversite sınavları var. Yüzbinlerce depremzede bu sınavlara eşitsiz bir şekilde girecek. Yazgan, “KKTC öğrencilerine ve lise öğrencilerine tahsis edildiği gibi bu çocuklara da kontenjan veya ek kontenjan oluşturulmasını önerebiliriz. Bu da çocukların ruh sağlığını koruyucu bir etkiye sahiptir.
kaynak:
https://www.diken.com.tr/prof-dr-yazgan-depremzede-cocuklarin-gelecegini-dusunelim/