I. Abdülhamid (20 Mart 1725 – 7 Nisan 1789), 27. Osmanlı padişahı ve 106. İslam halifesidir. III. Ahmet’in oğlu ve III. Mustafa’nın kardeşidir.
[lwptoc]
Abdülhamid’in Doğumu ve Ailesi
Abdülhamid 20 Mart 1725’te Konstantinopolis’te doğdu. Sultan III. Ahmed (hükümdarlığı 1703-1730) ve eşi Şermi Kadın’ın küçük oğluydu.
Ahmed III, yerine kardeşi III. Osman’ın ve Osman’ın da Ahmed’in büyük oğlu III. Mustafa’nın geçtiği yeğeni I. Mahmud’un lehine iktidarını feragat etti.
Tahtın potansiyel varisi olan Abdülhamid, geleneklere uygun olarak kuzenleri ve ağabeyi tarafından rahat bir şekilde hapsedildi.
Hapishanesi 1767 yılına kadar sürdü. Bu dönemde ilk eğitimini kendisine tarih ve hat sanatı öğreten annesi Rabia Şermi’den aldı.
Mustafa’nın vefat ettiği 21 Ocak 1774 günü, Abdülhamid sarayda düzenlenen törenle tahta çıktı. Ertesi gün III.Mustafa’nın cenaze töreni düzenlendi.
Yeni padişah cephedeki Sadrazam Serdar-ı Ekrem Muhsinzade Mehmed Paşa’ya bir mektup göndererek Rusya’ya karşı savaşa devam etmesini bildirdi. 27 Ocak 1774’te Eyüp Sultan Camii’ne giderek kendisine Osman’ın kılıcı verildi.
Abdülhamid’in uzun süreli tutukluluğu onu devlet işlerine kayıtsız bırakmış ve danışmanlarının tasarılarına karşı uysal hale getirmişti. Ama aynı zamanda doğası gereği çok dindar ve pasifistti.
Onun tahta çıkışında hazinenin mali sıkıntısı öyle idi ki, Yeniçeri Ocağı’na olağan bağış verilemiyordu. Yeni Padişah, Yeniçerilere “Bütün asker oğullarımızın öğrenmesi gerektiği gibi, artık hazinemizde bahşiş kalmamıştır” dedi.
Osmanlı Ordusu, 1788 yılında Rumeli’deki en büyük garnizonu olan Sofya’dan ilerliyor.
Abdülhamid, Yeniçeri Ocağı ve donanması da dahil olmak üzere İmparatorluğun silahlı kuvvetlerinde reform yapmaya çalıştı. Ayrıca yeni bir topçu birliği kurdu ve İmparatorluk Deniz Mühendisliği Okulu’nun kurulmasıyla tanındı.
Suriye ve Mısır’daki İsyanlar
Abdülhamid, Suriye, Mısır ve Irak’ta Osmanlı hakimiyetini güçlendirmeye çalıştı. Ancak Suriye ve Mora’daki isyanlara karşı elde edilen küçük başarılar, 1774’te sözde bağımsızlığını kazanan ancak pratikte Rusya’nın kontrolünde olan Kırım Yarımadası’nın kaybını telafi edemedi.
Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na müdahale etmek için Doğu Hıristiyanlarının koruyucusu olma konumunu defalarca istismar etti. Nihayetinde Osmanlılar 1787’de Rusya’ya savaş ilan etti. Avusturya kısa sürede Rusya’ya katıldı.
Türkiye başlangıçta çatışmada kendi başına kaldı, ancak 6 Aralık 1788’de Ochakov Rusya’nın eline geçti (tüm sakinleri katledildi). Bunu duyan I. Abdülhamid felç geçirdi ve ölümüyle sonuçlandı.
Başarısızlıklarına rağmen Abdülhamid en merhametli Osmanlı padişahı olarak görülüyordu. 1782’deki Konstantinopolis yangını sırasında itfaiyeyi bizzat yönetti.
Dine bağlılığı nedeniyle halk tarafından takdir edildi ve hatta Veli (“aziz”) olarak anıldı. Ayrıca bir reform politikasının ana hatlarını çizdi, hükümeti yakından denetledi ve devlet adamlarıyla çalıştı.
Abdülhamid, Rusya ile savaş bittikten sonra içişlerine yöneldim. Cezayirli Gazi Hasan Paşa vasıtasıyla iç isyanları bastırmaya, Silâhdar Seyyid Mehmed Paşa (Karavezir) ve Halil Hamid Paşa vasıtasıyla ıslahat çalışmalarını düzenlemeye çalıştı.
Suriye’de de, Akdeniz’de Rus donanmasının amiralleriyle işbirliği yapan, Rusya’nın 1768 seferi Rus seferinin yarattığı karışıklıktan yararlanan ve 1775’te Mısır’daki isyanı bastıran Zahir el-Ömer’in önderliğindeki isyan da çıkmıştır.
Öte yandan Mora Yarımadası’ndaki karışıklık sona erdi ve sükunet sağlandı. Bütün bu olayların bastırılmasında Kaptanıderyâ Gazi Hasan Paşa ve Cezzâr Ahmed Paşa’nın önemli rolleri vardı.
kaynak: