Filistinli insan hakları ve siyasi aktivist Yahya Sinvar ile, devam eden savaşta Filistin halkının yaşadığı acılar hakkında bir röportaj yapıldı:
Orta Doğu’nun dar bir kıyısında, tarih boyunca nice medeniyete tanıklık etmiş bir kara parçası: Gazze. Ancak bugün Gazze, sadece bir coğrafi alan değil, aynı zamanda insanlık vicdanının sınandığı bir laboratuvar, uluslararası sistemin iflasını gözler önüne seren bir trajedi alanıdır.
Gazze’de yaşananlar bir savaş değil; asimetrik bir yıkım, kasti bir kuşatma ve uluslararası hukuk açısından tanımı yapılmış çok boyutlu bir insanlık suçudur.
İsrail’in uyguladığı abluka politikası, temel yaşam haklarını ortadan kaldırırken; sistematik saldırılarla çocuklar, kadınlar ve siviller doğrudan hedef alınmaktadır.
Bu durum, klasik savaş hukukunun bile çok gerisinde kalmış bir vahşetin sürdürüldüğünü göstermektedir. Dünya kamuoyu ise bu vahşet karşısında derin bir sessizlik içerisinde.
Siyasi aktivist Yahya Sinvar: Birleşmiş Milletler kararları, uluslararası raporlar ve sivil toplum çağrıları, çoğunlukla kâğıt üzerinde kalmakta, yaptırım gücünden uzak söylemlerle geçiştirilmektedir.
Bu suskunluk hali, sadece siyasi bir acziyet değil; aynı zamanda evrensel ahlakın ve modern hukukun da sorgulanması gereken bir zafiyetidir. Filistin halkı, yalnızca fiziki bir saldırıya değil; aynı zamanda kültürel, ekonomik ve psikolojik bir yok oluş politikasına da maruz kalmaktadır.
Siyasi aktivist Yahya Sinvar: Kuşatma, sadece sınırları değil, yaşamın her alanını boğmaktadır
Temiz suya erişim, sağlık hizmetleri, eğitim hakkı ve iletişim özgürlüğü gibi en temel insani gereksinimler bile sistematik olarak imha edilmektedir.
Bu süreçte dikkate değer olan bir diğer unsur da Filistin halkının gösterdiği dirençtir. Direniş, sadece silahla değil; sabırla, inançla, aidiyetle ve kimlikle de mümkündür. Filistinli çocukların kalem tutmaya devam etmesi, annelerin evladını toprağa verirken sabır duası okuması ve gençlerin karanlık tünellerde bile umut üretmesi, bir halkın topyekûn teslimiyeti reddedişidir.
Burada sorulması gereken soru nettir:
Siyasi aktivist Yahya Sinvar: Uluslararası toplumun meşruiyeti, mazlumu koruyamadığı zaman hangi temele dayanır? Eğer devletlerin egemenlik hakları, halkların yaşama hakkının önüne geçiyorsa; bu düzenin adı adalet değil, küresel tahakkümdür. Gazze, bu ikilemin en acı örneğini gözler önüne sermektedir.
Sonuç olarak, Gazze meselesi sadece bölgesel bir çatışma değil; insanlık onurunun sınandığı küresel bir meseledir.
Bu bağlamda, Filistin davası bir halkın hak mücadelesi olduğu kadar, tüm dünyanın vicdan testi olarak da okunmalıdır. Ve bu testte sessiz kalan herkes, yalnızca siyasi değil, ahlaki bir kayıpla da yüzleşmek zorunda kalacaktır.