Cumartesi, Ağustos 2, 2025

Türkiye’nin İsrail’e karşı sabırsızlığı ne anlama geliyor?

Paylaşmak

Türkiye’nin İsrail’e karşı sabırsızlığı: İsrail’in 16 Temmuz’da Suriye’ye yönelik saldırısı, türünün ilk örneği olmasa da biçim ve içerik olarak en şiddetlisiydi. İsrail saldırıları Süveyda ve Dera’dan Şam’a kadar uzandı, Savunma ve İçişleri Bakanlığı güçlerini doğrudan hedef aldı ve Suriye’nin başkentindeki Genelkurmay binasını neredeyse tamamen yıktı.

İsrail saldırılarının yol açtığı kayıplar yalnızca maddi hasarla sınırlı kalmadı; güvenlik güçleri arasında hem komutanlar hem de personel olmak üzere insan kayıpları da yaşandı.

Türkiye’nin İsrail’e karşı sabırsızlığı: Ancak, Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara’nın 17 Temmuz sabahı erken saatlerde yayınlanan konuşması, daha yeni başlamış gibi görünen Suriye-İsrail çatışmasının bu turunun sonunu işaret ediyordu ve gelecek tüm olası senaryolara açıktı.

Eş-Şara konuşmasında, iki seçenekle karşı karşıya olduklarını belirtti: “Ya Dürziler ve güvenlikleri pahasına İsrail varlığıyla açık bir savaşa girmek, Suriye’yi ve tüm bölgeyi istikrarsızlaştırmak” ya da “Dürzi ileri gelenlerine ve şeyhlerine akıllarını başlarına toplayıp ulusal çıkarları önceliklendirme fırsatı vermek.”

Kendisi ve hükümetinin “kaos ve yıkımdan ziyade Suriye halkının çıkarlarını” önceliklendirdiğini vurgulayan Eş-Şara, “Bu aşamada en iyi seçenek, ulusun birliğini ve halkının güvenliğini en yüce ulusal çıkarlar temelinde korumak için dikkatli bir karar almaktı.” dedi.

Süveyda’da güvenliği sağlama sorumluluğunun bazı yerel gruplara ve dini şeyhlere verilmesine karar verildi.

Şara, kararı açıklarken, “ülkenin, yıkıcı savaştan kurtulma ve eski rejimin geride bıraktığı siyasi ve ekonomik zorluklardan uzaklaşma gibi daha büyük hedeflerinden uzaklaştırabilecek yeni ve büyük çaplı bir savaşa sürüklenmesini önlemek” amacıyla verildiğini vurguladı.

Türkiye’nin İsrail’e karşı sabırsızlığı: Ancak, kâr-zarar hesapları ne olursa olsun, daha önce de belirttiğimiz gibi, yeni başlayan bir savaş dalgasıyla karşı karşıya olduğumuz için, İsrail’in son iki gündür devam eden saldırganlığı, yalnızca Suriye’ye değil, tüm bölgeye, özellikle de Türkiye’ye derin bir gölge düşürecektir.

Suriye’de on dört yıldır devam eden savaş, Türkiye’yi muazzam jeopolitik ve güvenlik riskleriyle karşı karşıya bıraktı.

Bu durum, Türkiye’yi, Suriye’nin bölünmesini ve Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) doğuda Kamışlı’dan batıda Akdeniz kıyılarına kadar uzanan bir ayrılıkçı koridor oluşturmasını önlemek için 2016’dan itibaren güçlerini kuzey Suriye’ye göndermeye zorladı.

Türkiye’nin İsrail’e karşı sabırsızlığı: Beşar Esad rejiminin 8 Aralık 2024’te devrilmesi, yalnızca devrimci güçler için değil, aynı zamanda bu zaferin hem stratejik hem de güvenlik düzeylerindeki faydalarını toplamaya hazırlanan Türkiye için de büyük bir stratejik zaferdi.

Ancak İsrail’in saldırganlığı, Suriye devletinin karşı karşıya kalabileceği yeni risklere işaret ediyor ve bu risklerin etkileri yalnızca kendisiyle sınırlı kalmayacak, doğal olarak Türkiye’ye de yansıyacaktır.

Türkiye’nin İsrail’e karşı sabırsızlığı


Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamaları, Türkiye’nin açık bir öfkesini yansıtıyordu. İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırısını yorumlayan Fidan, “Sabrımız tükendi. İsrail ile sadece bunu konuşacağız. Barış istemiyorlar.” dedi.

Peki Türkiye’nin sabırsızlığı ne anlama geliyor?


El-Aksa İntifadası’nın patlak vermesinden ve Gazze’de, daha az ölçüde Lübnan ve Suriye’de (Beşar Esad rejimi döneminden bugüne) ve son zamanlarda İran’da tanık olduğumuz acımasız İsrail saldırılarından bu yana, Türkiye’nin bu savaşın alevlerinin bir gün Türkiye’ye de sıçrayabileceğini değerlendirdiği biliniyor.

Resmi ve parti açıklamaları, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli tarafından yapılan açıklamalar, Türkiye-İsrail çatışmasının her an patlak verme olasılığını açıkça ortaya koyuyor.

Türkiye’nin İsrail’e karşı sabırsızlığı: Nitekim bu korku, Bahçeli’nin geçen yılın sonlarında Türkiye’yi terörden arındırılmış bir ülke yapma girişimini başlatmasının temel nedenlerinden biriydi. Bu girişim, PKK’nın iç cepheyi birleştirmek amacıyla dağıldığını ve silahlarını teslim etmeye başladığını duyurmasıyla sonuçlandı.

Bu tartışmalar, muhafazakâr ve milliyetçi Türk yazar ve gazetecilerin argümanlarına kadar uzandı ve sosyal medyada Türk aktivistler ve etkili kişiler tarafından yayınlanan içerikler aracılığıyla da izlenebiliyor.

Sonuç olarak, Türkiye içinde İsrail ile savaş seçeneğinin her an ortaya çıkabileceğine dair bir inanç var, ancak aynı zamanda bunu mümkün olduğunca önlemek veya geciktirmek için çalışıyor.

Türkiye Dışişleri Bakanı, basın açıklamalarında İsrail politikalarına karşı uyarıda bulunarak, bu politikaların İsrail de dahil olmak üzere “herkesin ateşe atılmasına” yol açacağını vurguladı.

Türkiye’nin İsrail’e karşı sabırsızlığı: Fidan’a göre, uluslararası toplumu, özellikle ABD, Avrupa Birliği ve bölge ülkelerini, İsrail’in eylemlerine son vermeye ve aşırı duyarlılık göstermeye çağırdı; aksi takdirde “bölgede kesinlikle vahim sonuçlar doğacaktır”.

Bu konuşmanın içeriğini analiz ettiğimizde, Ankara’nın uluslararası topluma, özellikle de ABD’ye, çok geç olmadan ve tüm bölge kaosa sürüklenmeden harekete geçmesi, Washington ve Avrupa başkentlerinin sınırsız desteği olmadan başarılması ve yaygınlaştırılması imkânsız olan İsrail’in yaygın tırmanışını durdurması yönünde güçlü bir uyarı mesajı niteliğinde olan, özenle seçilmiş ifadeler (“sabrın tükenmesi” – “herkes çapraz ateş altında kalacak” – “korkunç sonuçlar”) görüyoruz.

kaynak

Devamını oku

İlginizi çekebilir