PKK’nın Türkiye’den çekilmesi, Güvenlik değişikliği mi?Türkiye’de siyasi ve güvenlik ortamı, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) bazı sınır ve iç bölgelerden çekileceğini açıklamasının ardından hassas bir dönüm noktasına tanık oluyor. Bu gelişme, hızlanan bölgesel değişimler ışığında ülkenin geleceği ve bundan sonraki aşamanın yönü konusunda birçok soruyu gündeme getirdi.
PKK’nın Türkiye’den çekilmesi: Bir güvenlik zafiyeti mi yoksa yeni bir siyasi dönemin başlangıcı mı?
PKK’nın Türkiye’den çekilmesi çok yönlü bir olay. Bazıları bunu Ankara için yıllardır süren çatışmanın ardından bir güvenlik zaferi olarak görürken, diğerleri güveni yeniden inşa etmek ve kapsamlı bir ulusal uzlaşının önünü açmak için tarihi bir fırsat olarak görüyor.
Türk hükümeti ise “silahlı tehdidin sona ermesini” sağlamak için güvenlik operasyonlarının tamamlanmasının gerekliliğine odaklanırken, aynı zamanda kalıcı istikrarın sağlanması için Kürt bölgelerinde kalkınmanın teşvik edilmesinin önemini vurguluyor.
PKK’nın Türkiye’den çekilmesi: On binlerce masum insanın ölümüne yol açan terörü sonlandırmak, kanlı bir örgütü silahsızlandırmak ve barış ortamı yaratmak Türkiye’de, özellikle de uzun zamandır “çocuk katili” olarak tanımlanan bir örgütün binlerce ölüme tanıklık ettiği hassas bir ulusal toplumda kolay işler değil.
PKK’nın Türkiye’den çekilmesi ne anlama geliyor?
PKK’nın Türkiye’den çekilmesi: Aslında Türkiye, teknoloji ve savunma sanayiindeki ilerlemeleri sayesinde terörle mücadelede önemli başarılar elde etti.
Yaklaşık beş-altı yıldır PKK, Türkiye içinde ağır darbeler aldı ve Irak sınırının ötesine çekilmek zorunda kaldı. Irak topraklarının 30-50 kilometre derinliklerinde kurulan Türk askeri üsleri sayesinde herhangi bir saldırı bile gerçekleştiremedi.
Ancak örgüt içindeki bir grup, PKK’nın hala operasyon yürütebildiğini göstermek amacıyla geçen yıl Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ)’a ait bir savunma tesisini hedef alarak beş kişiyi öldürdü. Bu saldırı, Türkiye’nin “Teröre Hayır” kampanyasını baltalama girişimi olarak yorumlandı, ancak amacına ulaşamadı.
Öcalan’ın liderliğini teyit etmek
Örgüt, bu tür kışkırtıcı eylemlerin tekrarlanmasını önlemek için, Türkiye içindeki kalan silahlı unsurlarının tamamen geri çekileceğini duyurdu. Bu, devam eden sürece olan bağlılığının açık bir göstergesiydi. Bu, üst düzey PKK lideri Sabri Ok tarafından basın açıklamasını okurken vurgulandı. Sabri Ok, tek sayfalık açıklamasında Abdullah Öcalan’ın liderliğine sekiz kez atıfta bulundu. Bu vurgunun önemi, örgütün Suriye kanadında, özellikle de Halk Koruma Birlikleri (YPG) saflarında yaşanan tartışmanın geçici olarak PKK/Öcalan ekseninden uzaklaşarak YPG ve Mazlum Abdi eksenine kaymış olmasıdır.
Şimdi bu açıklama, örgütün fiili liderinin hâlâ Öcalan olduğunu, Türkiye’den çekilmenin onun doğrudan emriyle gerçekleştiğini, ayrıca Kuzey Irak’ta merkez olarak kullanılan bazı mağaraların boşaltıldığını bir kez daha teyit ediyor.
Bu açıklama, Öcalan’ın narsistik kişiliğinin ve örgüt üzerindeki kontrolünü kaybetmek istememesinin bir yansıması olarak görülebilir.
Açıklamada ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasal değişiklikler yapması çağrısında bulunuldu; bu, salt bir talepten ziyade gerçek bir ihtiyaca işaret eden önemli bir nokta. Silahlarını bırakıp dağlardan inen savaşçıların, nasıl ve nerede yaşayacaklarını tanımlayan yasal bir çerçeveye ihtiyaçları var. Bazıları Türkiye vatandaşı, ancak Irak’taki Mahmur kampında doğan çocukları ve aileleri hiçbir ülkenin vatandaşlığına sahip değil. Peki ya onların hali ne olacak?…
Örgütten teslim olanların durumu nedir? Cezaevlerindeki tutukluların durumu nasıl olacak? Tüm bunlar acil yasal düzenleme gerektiren sorulardır.
Açıklamada, İmralı Adası’nda tutuklu bulunan Abdullah Öcalan’ın akıbetine değinilmese de, durumu hâlâ gizemini koruyor. Serbest bırakılacak mı? Adayı terk edecek mi?
Elimizdeki bilgiler, İmralı’da kalacağını, ancak dış dünyayla iletişim kurma koşullarının iyileştirileceğini gösteriyor. Ankara’ya siyasi faaliyette bulunmak için geleceği iddiaları asılsızdır.
Suriye Harekâtını Zehirleyen İsim
Türk kamuoyunun “Terörsüz Türkiye” Harekâtı’na şüpheyle yaklaşmasının temel nedenlerinden biri, PKK’nın Suriye kolu YPG’nin silahlı varlığını sürdürmesidir. Birçok kişi, “YPG silahlı kaldığı sürece PKK’nın Türkiye’den çekilmesinin ne anlamı var?” diye soruyor. Bu nedenle, dikkatler artık YPG birliklerine ve Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) çevrilmiş durumda.
Türkiye önce Irak’taki sorunu çözmeye, ardından Suriye’ye geçmeye çalıştı, ancak işler planlandığı gibi gitmedi; aksine iki konu iç içe geçti.
Daha da kötüsü, Siyonist oluşum Suriye’nin bazı bölgelerini işgal ederek çatışmaya dahil oldu.
Siyonist oluşum, Süveyda Valiliği’nde Dürzilerin Suriye rejimine dahil olmasını engellemek amacıyla “Hicri” grubuyla ilişki kurdu. Ayrıca, YPG içindeki “Bahoz Erdal” grubuyla da temas kurarak tüm operasyonu sabote etmeye çalıştı.
İsrail’in, ABD ile bir çatışmaya yol açsa bile, Türkiye’ye karşı kullandığı bu kozdan vazgeçmeye yanaşmadığı anlaşılıyor.
Bu durum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerikalı mevkidaşı Donald Trump ile görüşmesine kadar devam etti.

