Erdoğan’ın danışmanı: Kürt iç sorununun çözümü, “iş bitti”. Muhammed Oğum, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili, Türkiye’deki Kürt meselesinin artık bir iç sorun olmaktan çıktığını, “dış Kürtler meselesi” haline geldiğini söyledi.
Kürt iç sorununun çözümü: “İç Kürt meselesinden” “dış Kürt meselesine”
Kürt iç sorununun çözümü, Bursa’daki Mudanya Üniversitesi’nde “Terörden Arındırılmış Türkiye’ye Geçiş Süreci” başlıklı bir konuşma yapan Oğum, “Türkiye, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde hayata geçirilen büyük hukuki ve demokratik reformlar sayesinde iç Kürt meselesini büyük ölçüde çözmüştür” dedi.

Terörden arındırılmış Türkiye: Devlet politikası mı, yoksa müzakere yolu mu?
Kürt iç sorununun çözümü, “Terörden arındırılmış Türkiye” hedefini “Kürt meselesinin çözüm projesiyle” ya da kimlik hakları üzerinden müzakereyle ilişkilendirmeye çalışanları sert bir dille eleştiren Oğum, bu girişimleri “fikrî sabotaj” ve “kasıtlı manipülasyon” olarak nitelendirdi. Oğum, geçmiş girişimler (demokratik açılım ve çözüm süreci gibi) ile mevcut süreç arasındaki temel farkın, bugünkü hedefin bir “devlet inisiyatifi ve politikası” olarak başlaması, yalnızca bir hükümet girişimi olmaması olduğunu söyledi.
Bu çerçevede somut ilerlemeler kaydedildiğini belirten Oğum, PKK’nın örgütü feshetme kararının ardından 11 Temmuz itibarıyla silah bırakma sürecinin başladığını ifade etti. Bunun, Cumhuriyet tarihindeki teröre dayalı sistematik yasa dışı faaliyetin sona erdirilmesinde en uzun dönem olduğuna dikkat çekti.
Oğum, “Terörle mücadelenin maliyeti ciddi biçimde azaldı, doğu ve güneydoğu illerinde umut arttı… Yeniden bir terörist ortaya çıksa bile, durumun eskisine dönmesi artık ihtimal dışıdır. Kazandıklarımız geri dönülmez bir birikim haline gelmiştir” dedi.
“Terörden Arındırılmış Türkiye” hedefine yönelik olarak kurulan Meclis komisyonunun tarihî rolüne de değinen Oğum, bir parti dışında Meclis’te temsil edilen tüm partileri kapsaması sayesinde komisyonun yüksek bir meşruiyet kazandığını belirtti. Komisyonun, 134 kişiyle yapılan dinleme faaliyetleri ve üç milletvekilinden oluşan bir heyetin İmralı ziyareti sonrasında rapor hazırlama aşamasına geçtiğini aktardı.
Raporun ardından “farklı kategorilere yönelik hukuki düzenlemelerin” yapılmasının beklendiğini söyleyen Oğum, suç işlememiş ya da hafif ve ağır suç işlemiş örgüt üyeleriyle, üst düzey yöneticiler ve sıradan üyeler arasında ayrım yapılacağını ifade etti.
Konuşmasının sonunda Oğum, hukuki ve demokratik reformlar sayesinde “iç Kürt meselesinin sona erdiğini”, demokrasinin geliştirilmesine yönelik taleplerin ise Türk milletinin tüm bileşenleri için ortak talepler olduğunu vurguladı.
Buna karşın Türkiye’nin bugün, İsrail destekli emperyalist güçler tarafından dayatılan bir “dış Kürtler meselesiyle” karşı karşıya olduğunu belirten Oğum, bunun “Kürtlerin ayrı bir ulus olduğu ve kendilerine ait bir devlete, hatta dört parçayı birleştiren bir devlete ihtiyaç duyduğu” iddiasına dayandığını söyledi. Bu yaklaşımı “emperyalist bir proje” ve “emperyalizme bağlı, denetim altındaki bir Kürt devleti” olarak tanımladı.
Oğum sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Kürtlerin devleti vardır. Türkiye’de Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyeti’dir… Terörden arındırılmış Türkiye’ye geçiş süreci tamamlandığında, dış Kürtler meselesine ilişkin dayatmalar büyük ölçüde sınırlandırılacak ve çözüme kavuşturulacaktır.”
Kürt partisi Öcalan’a siyasi haklarının verilmesini talep ediyor ve Lozan Antlaşması’nı eleştiriyor.
Kürt iç sorununun çözümü, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM), Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 99 sayfalık kapsamlı bir rapor sundu. Raporda, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi sert bir dille eleştirilerek geniş bir tartışma başlatıldı.
Raporda, “ulus-devletin ülkedeki gerilemenin nedeni olduğu” ileri sürülürken, 1923 yılında Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte sürecin “ters yönde ilerlediği”, demokratik eğilimlerin geri çekilerek yerini ulus-devletçi akımlara bıraktığı ifade edildi.
Kürt meselesinin çözümüne yönelik girişim çerçevesinde rapor, tutuklu PKK lideri Abdullah Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi gerekliliğine odaklandı. “Fiziksel özgürlüğün” güvence altına alınması ve müebbet hapis cezasının gözden geçirilmesini ifade eden “umut hakkı” ilkesinin uygulanması talebine ek olarak, raporda yeni ve açık bir talep daha yer aldı: “Öcalan’ın hukuki ve siyasi haklarının tanınması; bunun, Kürt halkının haklarının kapsamlı bir hukuki çerçeve içinde tanınması yolunda önemli bir eşik oluşturduğu” vurgulandı.
Kürt partisinin raporu, Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde kamu hizmetleri ve güvenlik politikalarına ilişkin konulara da dikkat çekti.
Bu kapsamda parti, Kürt nüfusunun yoğun olduğu şehirlerde zırhlı araç devriyelerinin derhal durdurulmasını talep etti.
Kürt dili
Kürt iç sorununun çözümü. Raporda, kamu hizmetlerinin çok dilli olarak sunulmasının gerekliliği vurgulandı ve özellikle yaya haklarına ilişkin olanlar başta olmak üzere trafik levhalarının şehir içinde Kürtçe olarak da hazırlanması istendi.
Ayrıca parti, Meclis içinde kullanılan Kürtçe ifadelerin “bilinmeyen dil” olarak sınıflandırılması yerine, Kürtçe olarak kayda geçirilmesini talep etti.

