Akut beslenme krizi!

Akut beslenme krizi!

Beslenme krizi ’nin tek bir sebebi olmadığını, çoklu bir sorunlar silsilesi olduğunu görüp, bir an önce tarım sektöründe planlı bir yeniden yapılanma gerçekleştirilmedi.

‘Beslenme krizi ‘nin tek bir nedeninin değil, birçok sorunun olduğunu ve tarım sektöründe planlı bir yeniden yapılanmanın bir an önce gerçekleştirilmediğini görürsek,  yarı aç bir ülkenin vatandaşları olarak yaşamaya mahkum olacağız. Bu mesele Türkiye’nin en büyük güvenlik sorunu olarak ele alınmalıdır.

Bir fikriniz yoksa, bir stratejiniz de yoktur; stratejin yoksa planın da yoktur. Yapmadıkları zaman saçma sapan konuşup bir ülkeyi veya sektörü alt üst ediyorsunuz.

Mesela “Konya kadar toprağı olan Hollanda tarımsal üretimde bizi geçti” gibi boş sözler söyleyip duruyorsunuz.

Belirsiz bir ‘Hollandalı model’ hakkında konuşuyorsunuz ve onu geçiştiriyorsunuz. Ya da bir zamanlar “Karadenizli çiftçiyi kivi kurtaracak” dediğiniz gibi olayı çözmüş gibi yaparsınız.

Fındık, çay, mısır üretiminde kriz var, yokmuş gibi davranıyorsunuz. Bu hep böyle olmuştur, mevcut vasıfsız, beceriksiz kadrolar yerlerinde kalırsa yine böyle olur.

Bugün Türkiye’de tarım ve hayvancılıkta yaşanan yapısal kriz, yarım asırlık bir vizyonsuzluğun sonucudur ve artık bir krizden değil, büyük bir bunalımdan bahsetmemiz gerekiyor.

ETİ UNUTALIM DA, PEKİ YA SEBZE?

Enflasyon oranını gıda enflasyon oranıyla karşılaştırsanız bile, bu krizin konjonktürel değil, yapısal bir kriz olduğu ortaya çıkıyor.

Hesaplamaya ve hatta orantıya gerek yoktur. Soğan ve domatesin etiketlerine baktığınızda Türk tarımında bir şeylerin ters gittiğini görüyorsunuz. Bundan bir buçuk yıl önce gıda fiyatlarının küresel ölçekte artması bahane edilebilirdi.

Ama küresel gıda fiyatları tam 12 aydır düşüyorken biz neden soğanı 30-40 TL’ye yiyoruz? Bulgur neden en ucuz markette bile kilosu 18 TL?

Peki bir kilo pirzola 450 TL, bir kilo kıyma 300 TL iken genç nesil protein ihtiyacını nasıl karşılasın?

Bugün bir ‘tarım sektörü krizi’nden çok bir ‘beslenme krizi’ ile karşı karşıya olduğumuzun farkına varma zamanı! Konu muhalefet liderlerinin dediği kadar kolay değil, onu da burada belirteyim.

Bir iki katı şişirerek, teşvikleri artırarak çözülecek bir sorun değil. Popülizmi bir kenara bırakıp birkaç yıllık zorlu bir dönüşüm sürecinden geçmek isteyen herkes bu sorunu çözebilir.

BİR SORUNLAR Kİ ÇÖZÜMÜ YILLAR ALACAK

Tarım sektörünün karşı karşıya olduğu sorunların çözülmesi uzun zaman alacaktır. Öncelikle belirtmek gerekir ki ortada bir plan yok ve Türkiye’deki çiftçiler yalnız bırakılıyor.

Üretimi gerçekten harekete geçirecek ne bir üretim planlaması ne de bir teşvik politikası var.

Tarımsal girdi fiyatlarındaki artışa paralel olarak Türkiye’de üretim maliyetleri çok ciddi artmış ve ekonomi yönetiminin bu gelişmeyi öngörememesi ve gerekli müdahaleyi yapamaması nedeniyle çiftçi ya üretimden vazgeçmekte ya da üretimden vazgeçmektedir. girdi fiyatlarını doğrudan ürüne yansıtır.

Fiyat çok yüksek olduğunda, ürünü elinde tutmaması için üretim maliyetinin altında satmak zorundadır. Ertesi yıl ise başka bir ürüne geçiyor. Bu kısır döngü devam ediyor.

KIRSALDA DEMOGRAFİK KRİZ KAPIDA

Türkiye’de nüfus dengesi oldukça bozulmuştur. Diyeceksiniz ki, “Tarımsal üretimin en kaliteli ve yüksek olduğu ülkelerde bile kırsal nüfus yine Türkiye’deki nüfustan az, bu sorun değil” diyeceksiniz…

Doğru, ancak soruna neden olan birkaç faktör daha var. Her şeyden önce, bu ülkede çiftçiliğin geleceği olmadığı kırsal gençliğin zihnine kazınmıştır. İlk fırsatta şehre göç etmeyi planlıyorlar.

Gidenler gitti, kalanlar da gitmek için fırsat kolluyor. Diğer bir deyişle, bir diğer sorun da işgücü arzındaki sıkışıklıktır.

Ayrıca Türkiye’deki çiftçilerin yoğun tarımın gerektirdiği makine parkına ve yeterli altyapıya sahip olmaması verimliliğin önünde engel teşkil etmektedir.

Bunlara sulu tarım konusunda eğitim eksikliğini, damla sulamaya geçilememesini, kuru tarım bitkilerine yönelmenin yetersizliğini de ekleyelim… Bir de çiftçi ne ekeceğini, nasıl ekeceğini, ne gelir elde edeceğini bilmiyor. .

Önünü hiç göremiyor. Uzmanlık, uzman desteği olmadığında bir önceki yıl iyi fiyata satılan ürünü ekmeyi tercih ediyor ve bu sefer ya çok ucuza satmak zorunda kalıyor ya da o ürünün fazla üretilmesinden dolayı çöpe atmak zorunda kalıyor.

Bankalara olan kredi borçlarını ödeyebilmek için bu kısır döngüyü sürdürmek zorundadır.

kaynak:

https://www.gazeteduvar.com.tr/bunun-adi-gida-enflasyonu-degil-dupeduz-akut-beslenme-krizi-makale-1612734

 

editor, author
Ben Türkiye'nin iç meseleleriyle ilgilenen bir yazar ve gazeteciyim.

İlgili Makaleler

Send this to a friend