Beşiktaş altyapısından yetişen ve son dönemde Avrupa kulüplerinin dikkatini çeken genç yetenek Beşiktaş oyuncusu Demir Ege Tıknaz’ın geleceği netlik kazandı. 20 yaşındaki orta saha oyuncusu, artık kariyerine Portekiz’de devam edecek.
Geçtiğimiz sezon başında satın alma opsiyonu ile Portekiz ekibi Rio Ave’ye kiralanan Beşiktaş oyuncusu Demir Ege Tıknaz için karar açıklandı.
Rio Ave kulübü, Beşiktaş’a resmi bildirimde bulunarak 5 milyon Euro’luk satın alma maddesini devreye soktuğunu duyurdu. Böylece siyah-beyazlı kulüp altyapısından yetişen bir oyuncusunu daha Avrupa’ya kazandırmış oldu.
Rio Ave forması altında bu sezon toplam 33 maçta görev yapan Beşiktaş oyuncusu Demir Ege Tıknaz, 4 gol atıp 2 de asist yaptı. Performansıyla dikkatleri üzerine çeken Beşiktaş oyuncusu Demir Ege Tıknaz’nın adı kısa sürede Porto, Benfica ve Sporting Lizbon gibi Portekiz’in önde gelen kulüpleriyle anılmaya başladı.
Rio Ave’nin oyuncuyu ilerleyen dönemlerde daha yüksek bir bonservis bedeliyle elden çıkarmayı planladığı da kulislerde konuşuluyor.
Beşiktaş ise bu transferden 5 milyon Euro gelir elde ederek, altyapıdan yetişen bir oyuncusundan ciddi bir kazanç sağlamış oldu. Beşiktaş oyuncusu Demir Ege Tıknaz’nın Avrupa serüveni, Türk futbolunun genç oyuncu ihracatındaki artan ivmesini de pekiştiriyor.
Beşiktaş oyuncusu Demir Ege Tıknaz: Geçmişten Günümüze Kayıp Bir Model
Beşiktaş, 1979 yılında Türk futbolunda bir devrim niteliği taşıyan “Özkaynak” sistemini hayata geçirdi. Bu sistemin temel amacı, kulübün geleceğini güvence altına alacak, A takıma doğrudan katkı sunabilecek oyuncuların yetiştirilmesiydi. Sistemin başına getirilen Serpil Hamdi Tüzün, zamanla bu yapının simgesi haline geldi.
İlk mezunlar arasında Fuat, Ziya ve Fikret gibi isimler yer aldı. Bu oyuncular, kısa sürede A takıma uyum sağlayarak performanslarıyla altyapı eğitiminin ne denli etkili olduğunu ortaya koydular.
Sonrasında Rıza Çalımbay, Metin-Ali-Feyyaz üçlüsü ve Gökhan Keskin gibi isimler, sadece takımın istikrarına değil, aynı zamanda şampiyonluklara ve kupalara da doğrudan katkı sundular. O yıllarda alınan başarılar, rastlantı değil; planlı ve sistematik çalışmanın sonucuydu.
Ancak ilerleyen yıllarda, özellikle Nihat Kahveci, Yasin Sülün, Aydın Karabulut, Tunç ve İlhan gibi isimlerin ardından bu sistem neredeyse tamamen terk edildi.
Futbolun giderek daha fazla ticarileşmesiyle birlikte Beşiktaş da transfer odaklı bir yapıya evrildi.
Altyapıdan yetişen oyuncuların yerini pahalı transferler aldı ve kulüp, kendi içinde yarattığı değeri dışarıya satarak büyük borçların altına girmeye başladı.
Son çeyrek yüzyılda kulüp, özkaynak düzeninden uzaklaşıp, futbolu bir rant aracına dönüştüren bir anlayışa teslim oldu. Bu süreçte Fulya ve stat projeleri de maliyetli yapılaşmalar üzerinden kulübün geleceğini ipotek altına alan girişimlere dönüştü.
Kâr etmesi gereken yatırımlar, kamuoyunun şeffaflıktan uzak bilgilendirilmesiyle adeta servet transferi mekanizmasına dönüştü.
Yıldırım Demirören döneminde başlayan bu sürecin simgelerinden biri de, ünlü menajer Jorge Mendes üzerinden gerçekleştirilen maliyetli transferlerdi.
Bu dönem, yaklaşık 200 milyon Euro zararla kapandı. O süreçte futboldan sorumlu asbaşkanlık görevini Serdal Adalı yürütüyordu. Demirören’in “Gerekirse altyapıyı kapatırım” sözü, kulübün yeni vizyonunu açıkça yansıtıyordu.
Sonrasında gelen Fikret Orman, Ahmet Nur Çebi ve Hasan Arat yönetimleri ise bu sistemin devamlılığını sağladı.
Borçlar büyürken, yöneticilerin hesap vermekten uzak, rahat bir tutum sergiledikleri gözlendi. Orman, stat projesinin detaylarını kamuoyuna açıklamazken; Çebi, Fulya Projesi’nin sorgulanmasını geçersiz bir hakem heyetiyle bertaraf etti.
Bugün Beşiktaş’ın özkaynak sisteminden uzaklaşması, sadece bir futbol politikası değişikliği değil; aynı zamanda kulübün ekonomik ve etik yapısında da ciddi bir kırılmaya işaret ediyor.
Beşiktaş’ta Değişmeyen Kısır Döngü: Takımlar Gider, Rant Kalır
Beşiktaş’ta yönetimsel anlayış, uzun yıllardır bir döngüye sıkışmış durumda. Yeni gelen her yönetim, önceki dönemin kararlarını sorgulayıp itibarsızlaştırarak kendi kadrosunu oluşturma telaşına düşerken, bunu bir “ticaret raconu” gibi sürdürmeye devam ediyor.
Bu geçişler, çoğu zaman kamuoyundan çok uzak, kulislerde yürütülen pazarlıklarla şekilleniyor.
Bu atmosferde altyapının ya da genç oyuncuların durumu ise adeta tali bir meseleye dönüşmüş durumda.
Çünkü yönetimler için asıl öncelik, transfer pazarının sunduğu büyük paralar ve bu pazarın yarattığı ekonomik döngü oluyor.
Genç bir oyuncunun gelişimi için harcanacak emek, zaman ve 30-40 bin Euro’luk bir yatırım, transfer piyasasındaki hacimle kıyaslandığında değersiz görülüyor.
Bu düzenin mağdurlarından biri de Demir Ege Tıknaz oldu. Altyapıdan yetişip A takıma kadar yükselmiş bir oyuncu olarak, pozisyon bilgisi, temel teknik kapasitesi ve potansiyeli yüksek olmasına rağmen gerçek bir fırsat verilmedi.
Oynatılmak yerine, zamanla sadece yedek kulübesinde forma şansı bulabilecek bir “rotasyon oyuncusu” konumuna itildi. Oysa özellikle 6 numara pozisyonu için fiziksel ve teknik yapısıyla oldukça uygun bir profile sahipti.
Ancak Beşiktaş’ta yıllardır süren sistemsizlik ve günü kurtarma yaklaşımı, Beşiktaş oyuncusu Demir Ege Tıknaz gibi genç oyuncuların önünü açmak yerine, onların kulüpten uzaklaşmasına neden oluyor. Kulübün geleceğini inşa edecek isimler, günü kurtaran ticari hamlelerin gölgesinde kaybolup gidiyor.