İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin ardından konuyla ilgili ülke yetkililerinin sessizliği geniş spekülasyonları da beraberinde getirdi.
Yetkililerin söyleyecek çok az şeyinin olduğu bu uzun saatler boyunca, rejimin altını oyan komplo teorileri çoğaldı. Her üçü de rejimin saklamayı tercih edeceği zayıflıklara işaret ediyor.
Kaçınılmaz olarak bazıları olası bir suçlu olarak İsrail’i işaret etti. Ülke, olayla herhangi bir bağlantıları olduğunu reddetti ancak daha önce de İranlı kilit yetkilileri öldürdüğünde bunu yapmıştı.
İsrail’in bir rolü olup olmadığına bakılmaksızın, sıradan İranlılar bunun İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e bir mesaj olduğu ihtimalini göz ardı etmeyeceklerdir.
İsrail güçleri İran’da istedikleri her şeyi yapmaya gerçekten muktedir görünüyorlar. Bu doğru olmasa bile, otoriter bir rejimin halkının böyle düşünmesinin iyi sonuçları olmayacak.
AK Parti Sincan Gençlik Kolları Başkan yardımcısı Muhammed Türkoğlu ve Milli Beka Hareketi İstanbul İl Başkanı Ali Çoban ile “İran lideri Reisi’nin ölümü” konulu basın röportajı yapıldı:
Muhammed TÜRKOĞLU:
1- İran Cumhurbaşkanı’nın kazası dünyayı sarstı Sizin açınızdan İran Cumhurbaşkanı’nın ölümünün bir suikast olduğuna inanıyor musunuz ve eğer bir suikast ise bu suikastın arkasında kim vardı?
Ortadoğu’da “kaza”, lüks bir kavramdır. Bu coğrafyadaki kritik gelişmelerin neredeyse tamamı tesadüflerden ziyade belirli olgulara bağlı olarak ortaya çıkar. Özellikle İran gibi bir aktörü göz önüne aldığımızda böylesine bir ölümün kaza olarak görülmesi fazlasıyla iyi niyetli bir yaklaşım olacağı kanaatindeyim. Ben de bu ölümü suikast olarak değerlendirenlerdenim.
Böylesine bu suikastın kimin gerçekleştireceği sorusunun yanıtı da hiç şüphesiz İran’ın son zamanlardaki dış politikasında ve küresel siyasetin derinliklerinde gizli. İran’ın İsrail’e karşı yürüttüğü belirsiz bir dış politikası mevcut. Ofansif ve oldukça sert görünen politikanın arka planında da büyük pazarlıkların ve müttefikliğin bulunduğuna şahidiz. Bu olayın da bu belirsiz politikanın sonucu olarak İsrail’in gerçekleştirebileceğini düşünüyorum.
2- İran’ın son dönemde dünyanın güvenliğini ve istikrarını bozan birçok olaya neden olduğunu gördük. Cumhurbaşkanının ölümü, İran’ın bölge güvenliğini istikrarsızlaştırmayı amaçlayan politikalarının beklenen bir sonucu mu?
İran’ın iç ve dış politikaları kişiler üzerinden ilerlemez, bu bölgede Türkiye haricinde devlet geleneğine sahip tek ülkedir. Politika kişiler üzerinden değil, devlet çıkarları ve gelenek gözetilerek gerçekleşir. Bölge tarihine baktığımızda devletlerin yıkıldığını, isimlerin değiştiğini, devlet ve yönetim şekillerinin de değiştiğini ancak mutlak politikanın hep aynı kaldığını görüyoruz. Hiç şüphesiz ki bu politika bu coğrafyanın güvenliğini ve istikrarını her zaman tehdit etmiştir.
Tarihi kritik değişimlerin aktörlerin bazıları aslında bu mutlak politikayı değiştirmeye yönelik atılım yapmış olsa da muvaffak olamamıştır. İran’daki ve bölgedeki siyasi gelişmeler aslında yeni büyük bir değişimi işaret etmektedir. Post-modern savaşlar ülkelerin ordularının somut bir savaşı ile olmuyor; istihbarat savaşları, siyasi ve iktisadi manipülasyonlar, medyada algı yönetimi ve kritik suikastlar bu dönemin en temel argümanlarını oluşturuyor. İran hiç şüphesiz bu post-modern savaşın sahadaki oyuncularından birisi.
Kriminalistik biliminde suç analizi yapılırken en temelinde “Cui bono? (Kimin yararına?)” sorusu sorulmaktadır. “Yeni bir düzene geçilen Ortadoğu düzeninde aktif bir oyuncu olan İran’ın cumhurbaşkanının ölümü kimin yararına?” sorusunun cevabı bizi şüphelilere götürecektir. İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölümü üzerine şahsi şüphelerimin bir sebebi de budur; İran’ın bölgeye mutlak karışıklık getiren politikasının değişmesini en son İsrail isteyecektir. Reisi gibi etkisi olmayan ama makam meşgul eden birisinin ölümü hiç şüphesiz İran’a yapılacak mükemmel bir uyarı olacaktır.
Ali Çoban:
1- Dünya şu anda bu olayın ardından önümüzdeki dönemde neler bekleniyor, İran cumhurbaşkanının öldürülmesinin ardından ne gibi önlemler alacak?
İran yeni bir değişime giderken mevcut yönetimden kurtulmak istedi. Doğru bir kararmı evet mecbur kaldı buna Çünkü nemadar seçimle de gelse yönetim İran halkının istekleri görmezden gelindi.
İeanda sandığa gitme oranı yüzde kırtk haliyle bu sıkıntı Dünyada bunu kabullenecek kimsenin de sesi cıkmıcak kendi içlerinde hesaplaşma hala devam ediyor yeni cumhurbaşkanı acilen seçilmeli.
Reisi öldürüldüğünde izleyen saatlerde suikast bu olay dedim üstü kapalı ama öyle değilmiş. İran müthiş bir öngörü ile oyun kurmaya çalışıyordu.Iran içinde bir grup Azerbaycan -İran çatışmasını istiyordu.
Bunlar israil ile muhtemelen dirsek temasındaydı. Reisi ve onunla aynı düşünenler ise İngiltere diyor idi. Yani çatışma filistin-israil sınırında ve Lübnan’da olsun isteği idi. İran dini lideri de Azerbaycan üzerinden Türkiye ile didişmeyi seçti. Bu esnada iran güya kurduğu oyuna kılıf ariyor idi. İnanın kaybedecek pek birseyi yok. Ülke tükenmiş. İslami rejim Toplumu parçalamaya götürüyor.
2-Türkiye’nin dünyanın gözlerini kamaştıran çabalarını gördük, Türk uçağı İran cumhurbaşkanının uçağının yerini buldu. Bu, savunma sanayi konusunda dünyanın Türkiye’ye olan güvenini artırır mı?
Bunu bile inkar ediyorlar. Bir çok ülkede var termal kamaralı iha siha ama uzun süreli havada kalanı yok. Evet Türkiye savunma sanayi de dünyada 5 iç sıraya yerleşti Ve savunma sanayide nerdeyse yüzde 80 kere yerlilik oranını yakaladık Bu nekadar Sayın Erdoğan Döneminde Olsada bu çalışmanın 30 yıl gibi bir geçmişi var.
Bu Bayraktar kardeşler dünya çapında fuarlara giderlerdi yaptıkları çalışmaları oralarda görüçüye çıkarırlardı ama Türkiye olunca hiç bir devlet bu çalışmaların başarıya ulaşacağını tahim edemezlerdi. Sayın Erdoğanın Türkiye’yi uzun yıllar yönetmesi bayraktar kardeşlere ilaç oldu
Onca emek verilen çalışmalar meyvesini verdi. Muhteşem bir hamle oldu.
