Lübnan Sanayi Bakanlığı, bu korsanlık ve dolandırıcılığı göz önünde bulundurarak Türkiye ve İsrail’i dış pazarlarda tüketicileri aldatmakla ve Lübnan menşeli gıda ürünleri üzerine sloganlar atmakla suçladı.
Bakanlık Cumartesi akşamı yaptığı açıklamada, “Sanayi Bakanlığı, Lübnan menşeli olduğunu öne süren sloganlar ve etiketler benimseyerek dış pazarlardaki tüketicileri aldatan Türkiye, İsrail ve diğer ülkeleri açıkça gösteren resimlerle kanıtlanmış bilgilerle Lübnan ve uluslararası medya kuruluşlarına gidiyor” Dedi.
Bakanlık yaptığı açıklamada, bu yeni, yeni ihlalin dolandırıcılık ve korsanlık olarak kabul edildiğini ve Lübnan’ın egemenliğine, ekonomisine ve sanayisine karşı tanımlanan bir suç teşkil ettiğini değerlendirdi.
Açıklamada, “Sanayi Bakanlığı, Lübnanlı diplomatik misyonlara yurtdışındaki Lübnanlı diplomatik misyonlara bu konuyu takip etmeleri için talimat vermek üzere Dışişleri Bakanlığı ve Gurbetçilerle birlikte çalışacak ve bu da aktörlerin yargılanmasına yol açacak.”ekledi.
Bakanlık, Lübnan fabrikalarının kapanma döneminde uzatılabilecek kapanmasının, yukarıdaki sorunlara ülke ekonomisinin donması, üretim ve ihracat döngüsünün durdurulması sorununu eklediği, sanayici ve ihracatçıların gelecekte telafi edilemeyen pazarlarını yurtdışındaki rakiplerin bu pazarları kazanmalarına fayda sağlayacak şekilde kaybetmelerine neden olduğu değerlendirildi.
Bu bağlamda Lübnan Kataeb Partisi internet sitesinde, normalleşmeden önce Lübnan endüstrisinin Batı’da, özellikle büyük bir Arap topluluğunun olduğu, büyük miktarlarda Lübnan ürünlerinin alımını ve tüketimini kabul eden ABD, Kanada ve diğer batı pazarlarında ağırlıklı olarak Türk ve İsrail rekabetinden muzdarip olduğunu belirtti. İsrail fabrikalarından birini, kapağında Lübnan sediri logosunu taşıyan ve Lübnanlı olduğunu gösteren markasıyla bir ürün piyasaya sürmeye sevk eden ve böylece İsrail yapımı olduğunu fark etmeden Batı’daki Arap tüketicinin yoğun talebini karşılayan şey.
Türk hükümeti Lübnan’dan ne istiyor?
Beyrut, Libya, Suriye ve Irak’ın içişlerinde en temel uluslararası standartlara uygun yasadışı, yasadışı ve reddedilen müdahalesini tamamladıktan sonra, genişleyip Somali ve Katar’da askeri üsler kurduktan sonra yayılmacı hırs ve Türk istihbarat çalışmaları Lübnan’a doğru yol alıyor.Türkiye, Müslüman Kardeşler’in uyuyan hücrelerine yatırım yapmak ve özellikle kuzey Lübnan’daki hareketlerini başlatmak da dahil olmak üzere Lübnan arenasında yavaş ve kademeli olarak genişlediğinden, popüler ve resmi kamuoyu yaklaşan tehlikeyi hissetmeye başladı.
Lübnan İçişleri Bakanı Mehmet Fahmy’nin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarda, “Lübnan’daki durumu zorlamak için Türkiye’nin dış müdahalesi olduğunu” belirterek, “Türkiye’den halk hareketinin bazı taraflarına sosyal medya aracılığıyla talimatlar alındığına” dikkat çekti.
Lübnanlı Al-Lewa gazetesine verdiği röportajda Fahmy, “Lübnan güvenlik yetkilileri bir Türk özel uçağında bulunan 4 kişiyi tutukladı ve dört milyon dolar taşıyorlardı” dedi.Lübnan İçişleri Bakanı, bu paranın neden getirildiğini ve bunun doların fiyatını manipüle etmek mi yoksa sokaktaki bazı şiddetli hareketleri körüklemek mi olduğunu merak etti.
Lübnanlı bir güvenlik kaynağı, “Türkiye’nin Arapların katıldığı Beyrut’taki sabotaj eylemlerinin finansörlerinden biri olduğunu” belirterek, “Lübnan ve Arap uyruklu 40’tan fazla kişinin tutuklandığını ve başkent Beyrut’ta sabotaj ve ayaklanmalara hazırlandığını” belirtti. Bir güvenlik kaynağı, güvenlik servislerinin ayaklanmalara hazırlanan 4 grubu dağıttığını ve bazı yıkıcı grup üyelerini tutukladığını da ortaya çıkardı.Başkent Beyrut ve bazı Lübnan bölgeleri, ulusal para biriminin bozulmasının, doların yükselişinin ve yaşam koşullarının kötüleşmesinin etkisine karşı yaygın protestolara tanık oluyor.