Türkiye ile Irak su anlaşması: Irak ve Türkiye arasında bu ayın başında Bağdat’ta imzalanan su anlaşmasının ardından Irak kamuoyunda karışık tepkiler oluştu.
Anlaşma, anlaşmayı gerekli bir düzenleyici adım olarak gören destekçiler ile ulusal egemenliğin erozyona uğraması ve ülkenin ulusal güvenliğini etkileyen hayati bir meselenin teslim edilmesi olarak tanımlayan muhalifler arasında bir ayrılığa yol açtı.
Bu itirazlar, sosyal medya platformlarında Ankara ile ticari ilişkilerin kesilmesini ve Irak’ın su payı konusunda müzakerelerde ekonomik baskı kullanılmasını talep eden yaygın halk kampanyalarının başlatılmasıyla aynı zamana denk geldi.
Türkiye ile Irak su anlaşması: Stratejik Önem
Irak Başbakanı’nın ekonomi danışmanı Muzhir Muhammed Salih, Türkiye ile yapılan anlaşmayı “stratejik açıdan önemli” olarak nitelendirerek, anlaşmanın her iki ülke için de “karşılıklı bir zafer” anlamına geldiğini vurguladı.
Türkiye ile Irak su anlaşması: Salih, Al Jazeera Net’e yaptığı açıklamada, anlaşmanın karşılıklı fayda ilkesine dayandığını ve Türkiye’nin büyük bir kısmı kendi toprakları üzerinden ihraç edilen Irak petrolünden faydalanırken, Irak’ın da hayati kazanımlar elde ettiğini söyledi.
Anlaşmanın temel amaçlarından birinin, Irak’ın su politikalarındaki hayati önem taşıyan projelerin hayata geçirilmesi için petrol gelirlerinin bir kısmını Türkiye’ye bağlayarak Irak’ın su payını düzenlemek olduğunu açıkladı. Bunlar arasında şunlar yer alıyor:
- Hasat barajlarının inşası. Dicle ve Fırat nehirlerindeki sulama faaliyetlerinin düzenlenmesi.
- Geniş tarım arazilerinin ıslahı.
- Atık su geri dönüşüm projelerinin kurulması.
Salih, Irak’ın bu çerçevede, su kaynakları yönetimi alanındaki Türk uzmanlığından yararlanarak “acil bir su payı” elde etmeyi hedeflediğini sözlerine ekledi. Anlaşmanın, Türk şirketlerinin yardımıyla Irak’ın tarımsal kimliğini yeniden canlandırarak “ortak çiftçilik” ve arazi ıslahının önünü açtığını belirtti.
Türkiye ile Irak su anlaşması: Salih, anlaşmanın, “özellikle suyun temel bağ olması nedeniyle” iki komşu arasındaki istikrarlı ekonomik ilişkileri güçlendirdiğini vurgulayarak, proje maliyetlerinin ilgili Irak bakanlıkları arasında imzalanacak sözleşmelerin ardından daha sonra belirlenecek bir “genel yol haritası” teşkil ettiğini belirtti.
Su Karşılığı Petrol
Su stratejileri ve politikaları uzmanı Dr. Ramadan Hamza ise, Türkiye’nin Irak’a su bırakmasını ticari ve ekonomik meselelerle ilişkilendiren “su karşılığı petrol” kavramının, eski Başbakan Süleyman Demirel tarafından ortaya atılan eski bir kavram olduğunu doğruladı.
Türkiye ile Irak su anlaşması: Hamza, El Cezire’ye verdiği demeçte, bu kavramın artık petrolle sınırlı olmadığı için “resmi adaletsizlik” olarak nitelendirdiği anlaşmalara dönüştüğünü söyledi. Tüm ekonomisi ve siyasi sistemiyle Irak, su salınımının devam etmesi karşılığında Türklerle pazarlık konusu haline geldi.
Bu anlaşmaların Irak için ekonomik bir faydasının neredeyse yok denecek kadar az olduğunu, çünkü bunların kaynaktan ağıza uzanan ve Irak’ın en önemli kaynakları üzerindeki egemenliğini ortadan kaldıran “kapsamlı bir Türk su hegemonyası”nı temsil ettiğini ekledi.
Bu hegemonyanın, Türk projelerinin bir parçası olarak Irak barajlarının ve hidrolik yapılarının işletilmesini de içerdiğini ve Türk şirketlerinin Irak’ta standartların altında faaliyet göstermesine olanak sağladığını, bunun da gelecekte bakım sorunlarına ve kötü uygulamalara yol açacağını belirtti.
Boykot Kampanyaları
Türk mallarını boykot etme kampanyaları hakkında Hamza, Irak halkının su krizinin ciddiyeti konusundaki farkındalığını göstermedeki sembolik önemlerine rağmen, bu kampanyaların “çok zayıf olduğunu ve sorunun çözümünde etkili bir etkisinin olmadığını” belirtti.
Türkiye ile Irak su anlaşması: Irak’ın çıkarlarına ulaşmak için alternatif ve sağlam bir mekanizmaya sahip olduğunu, bunun da Türkiye’yi su salımlarına uymaya teşvik eden doğrudan ekonomik teşvikler oluşturarak “ticareti suya bağlamak” olduğunu vurguladı.
Bu, Türkiye’nin su kotalarına uymasıyla ticaret hacminin ve Türklerin Irak petrolünü rekabetçi fiyatlarla elde etme fırsatlarının artacağı bir “uyum endeksi” geliştirilerek gerçekleştirilebilir.
Bu endeksin, yerine getirilmemiş siyasi vaatlere güvenmek yerine su sorununu ölçülebilir ve öngörülebilir hale getirdiğini ve Irak’a güçlü ekonomik ve hukuki destek sağladığını vurguladı.
Yüksek ve Beklenen Maliyetler
Türkiye ile Irak su anlaşması: Ekonomi uzmanı Ziyad el-Haşimi ise, su anlaşmasının “kötüleşen su krizinin doğal bir sonucu” olduğunu doğrulayarak, Irak’ın kayıp yıllar ve daha dengeli anlaşmalara yatırılabilecek önceki fırsatlar nedeniyle şu anda “yüksek ve beklenen bir maliyet” ödediğini belirtti.
El-Haşimi, Al Jazeera Net’e verdiği demeçte, 2003’ten sonraki siyasi çekişmelerin ve stratejik öngörü eksikliğinin bu fırsatların heba edilmesine ve sorunun daha da kötüleşmesine yol açtığını söyledi.
Türkiye’den gelen su akışındaki eşi benzeri görülmemiş düşüşün Irak’ı bir “su acil durumu”na sürüklediğini ve topraklarına daha fazla su akışı sağlamak için anlaşmayı kabul etmek zorunda bıraktığını açıkladı.

