Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılı yıllık iç göç istatistikleri raporunda, Türkiye’nin geçen yıl 2,68 milyondan fazla insanın çeşitli iller arasında göç etmesiyle önemli bir nüfus hareketine tanık olduğunu açıkladı.
Türkiye İstatistik Kurumu: Ay ortasında açıklanan bu hareketlilik, vatandaşların yaşam tarzlarında ve mevcut fırsatlarda bir değişime işaret ederken, geçim kaynakları ve eğitim motivasyonlarının göç kararlarını giderek daha fazla etkilediğini ortaya koyuyor.
Bu olgu aynı zamanda aşırı kalabalık ve ekonomik baskılarla ilgili önemli zorlukları da yansıtıyor ve iç göçün sosyal ve ekonomik etkilerini araştırmanın önemini vurguluyor.
İstanbul: Bir Cazibe Merkezi
İstanbul, 2024 yılında 395.485 kişiyi ağırlayarak Türkiye’deki en önemli iç göç destinasyonu konumunu korumaya devam ediyor.
Yüksek yaşam maliyetleri ve aşırı kalabalık gibi büyük zorluklara rağmen, ekonomik, eğitimsel ve kültürel fırsatlar arayanlar için önemli bir cazibe merkezi olmaya devam ediyor. Bu durum, şehrin benzersiz fırsatlar sunan bir kültür merkezi olarak cazibesinin devam ettiğini gösteriyor.
Ancak İstanbul sadece göçmenler için bir destinasyon değildi; Aynı zamanda 369.453 kişinin şehri terk etmesiyle önemli bir göç kaynağıydı. Bu durum, şehrin cazibesine rağmen nüfusunun bir kısmını başka yerlerde alternatif aramaya ittiğini gösteren karmaşık bir demografik dinamiği gözler önüne seriyor.
Türkiye İstatistik Kurumu: Bu eğilim, yüksek yaşam maliyetleri, aşırı kalabalıklık ve deprem tehdidi gibi ekonomik nedenlerle göç eden bireyler arasında farklılık gösteriyor ve bu nüfus baskısının şehrin yaşam kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerini analiz etmenin kapısını açıyor.
Aynı bağlamda, İstanbul’u 202.402 göçmenle Ankara, 117.889 göçmenle İzmir takip ediyor; bu da büyük şehirlerin iç göçün ana itici gücü olmaya devam ettiğini gösteriyor.
Buna karşılık, Ardahan’da 4.570, Bayburt’ta 5.644 ve Tunceli’de 6.739 olmak üzere bazı illerde düşük göç rakamları kaydedilmiştir. Bu durum, Türkiye’de bölgeler arası fırsat ve kaynak dağılımındaki önemli farklılıkları yansıtmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu: Göç Nedenleri
Veriler, Türkiye’deki iç göçün temel itici güçlerinin geçim ve eğitim motivasyonları olduğunu ortaya koymaktadır. 2.680.000’den fazla göçmenden 579.507’si aile üyelerine katılmakla ilgili nedenlerle göç etmiştir. Bu durum, göç kararlarında aile bağlarının rolünü yansıtmaktadır.
Konut ve yaşam koşullarını iyileştirme motivasyonu, 512.370 kişinin daha iyi bir yaşam ortamı arayışıyla göç etmesinin ardından gelmektedir. Eğitim, 479.622 kişi için göçü yönlendiren temel faktör olmuş ve bu durum, gençleri daha iyi eğitim fırsatları sunan şehir ve bölgelere çekmede eğitim kurumlarının önemini vurgulamaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu: Yaş grupları arasında göçte en aktif olanlar, 549.043 göçmen kaydeden 20-24 yaş arası gençler olmuştur. Genç göçmen sayısındaki bu önemli artış, öncelikle yüksek öğrenim fırsatları arayışı veya kariyerlerinin başlangıcıyla bağlantılıdır.
Veriler, erkekler ve kadınlar arasındaki göç motivasyonlarında çarpıcı farklılıklar ortaya koymaktadır. Erkekler için, konut ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, 255.846 kişiyle en yaygın göç nedeniydi. Yer değiştirme veya iş değişikliği gibi ailevi faktörler de önemli etkenlerdi.
Türkiye İstatistik Kurumu: Öte yandan, kadınlar için göç motivasyonları farklıydı. Aile bağları listede baskındı ve 343.342 kadın istikrar arayışı veya bir aile üyesine katılmak için göç etti. Eğitim ve konut ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi kadınlar için ikinci ve üçüncü sırada yer aldı.
Bu farklılıklar, erkeklerin doğrudan ekonomik fırsatlar arayışıyla göç etmeye daha meyilli olabileceğini, kadınların ise göç kararlarında aile ve eğitim faktörlerinden daha fazla etkilenebileceğini göstermektedir.
Öne Çıkan Zorluklar
Türkiye İstatistik Kurumu: Göç çalışmaları araştırmacısı Haydar Haluk Ceylan, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde, özellikle gıda ve barınma gibi temel ihtiyaçlar alanında artan yaşam maliyetinin, öğrenciler gibi düşük gelirli bireyleri olumsuz etkilediğine dikkat çekti.
Bu grup, daha önce eğitim ve iş için önemli göç noktaları olarak kabul edilen bu şehirlere taşınmayı daha zor buluyor.
Al Jazeera Net’e konuşan Ceylan, mevcut verilerin, pandemi ve 6 Şubat 2023’te Türkiye’yi vuran depremlerin ardından işgücü kaynaklı göç sayılarında önemli bir artış olduğunu, ancak bu sayıların normal seviyelere dönmeye başladığını gösterdiğini ekledi.
Türkiye İstatistik Kurumu: Bu olgunun, sosyal uyum sorunları ve kentsel uyumla ilgili sorunlar gibi altyapı alanlarında yeni zorluklar yarattığına inanıyor ve bu zorlukları ele almak için büyük şehirlerin yönetiminin yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguluyor.
Araştırmacı, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları gibi kamu kurumları arasındaki iş birliğinin bu bağlamda hayati önem taşıdığını açıkladı.
Merkezi hükümetin bu çabaları ve politikaları yerel düzeyde desteklemedeki rolü de, özellikle küçük şehirler gibi idari kapasitesi zayıf bölgelerde büyük önem taşıyor.
Öte yandan Ceylan, Anadolu’daki küçük şehirlere yatırımların artırılması çağrısında bulunarak, bu adımın büyük şehirler üzerindeki baskıyı hafifletmeye katkıda bulunacağına inanıyor.
Bu şehirlerdeki yerel yönetimlerin kapasitesinin güçlendirilmesinin, göç nedenlerini azaltmaya yardımcı olacağını ve göçmenler için daha az cazip olan bölgelerde nüfus istikrarını koruyacağını vurguladı.
Siyasi Etkiler
Siyasi araştırmacı Ahmet Özgür, Türkiye’deki iç göçün siyasi istikrarı önemli ölçüde etkilediğine, demografik dengede değişikliklere yol açtığına ve siyasi güç dağılımını etkilediğine inanıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu: Örneğin, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlere göç edenlerin sayısının artması, özellikle yerel ve genel seçimlerde bu şehirlerde popüler olan partilerin gücünü artırabilir.
Buna karşılık, bazı Anadolu illeri gibi daha düşük veya ters göç alan bölgeler, daha fazla hükümet müdahalesi gerektiren ekonomik ve sosyal zorluklarla karşı karşıya kalabilir.
Al Jazeera Net’e konuşan Özgür, büyük şehirlerdeki eğitim, sağlık ve konut gibi kamu hizmetleri üzerindeki baskının yol açtığı ekonomik zorlukların toplumsal bölünmelere yol açabileceğine ve bazı bölgelerde hoşnutsuzluğu artırabileceğine inanıyor. Bu da muhalefet partilerine desteklerini artırmak için bu duygulardan yararlanma fırsatı veriyor.