Perşembe, Nisan 24, 2025

Türkiye’deki geri gönderme merkezlerinde kötü muamele

Türk yetkililer, işkence ve kötü muamele iddialarının tamamına ilişkin kapsamlı ve bağımsız bir soruşturma yürütmeli, olaya karışanları sorumlu tutmalı ve mağdurlara tazminat ödemelidir.

Paylaşmak

Yürütücü Özeti


Bu kapsamlı inceleme, işkence ve kötü muameleye varan çeşitli uygulamaları, fiziksel dayaklar da dahil olmak üzere, ele almaktadır. Bu eylemler, Türk polisi (Polis), özel güvenlik görevlileri (Özel Güvenlik) ve Türk jandarması/sınır muhafızları (Jandarma) tarafından gözaltındaki kişilere yönelik olarak çeşitli tesislerde gerçekleştirilmektedir.

Bu tesisler; gözaltı ve geri gönderme merkezlerini, karakolları, Göç İdaresi müdürlüklerini ve daha önce Suriyeli mültecilerin barındırıldığı kampları kapsamaktadır. Bu kampların birçoğu, Türk yetkililer tarafından daha sonra, aralarında Türkiye’de “geçici koruma” statüsünde bulunanların da yer aldığı Suriyeli mültecilerin Suriye’ye sınır dışı edilmeden önce tutulduğu gözaltı merkezlerine dönüştürülmüştür.

Syrians for Truth and Justice (STJ) tarafından yürütülen soruşturmalar, beş Suriyeli mültecinin ölümünü ortaya koymuştur. Ölenlerden ikisi, yetersiz beslenme, yeterli sağlık hizmetine erişim eksikliği ve ciddi psikolojik sıkıntılar nedeniyle yaşamını yitiren yaşlı bireylerdi.

Ayrıca, böbrek yetmezliği için gerekli ilacı verilmeyen ve bir günden fazla süre boyunca yemek yeme, su içme ve tuvalete gitme hakkı elinden alınan 17 yaşından küçük bir Suriyeli çocuk hayatını kaybetti. Bunun yanı sıra, iki genç erkek de gözaltı merkezlerinde yaşamını yitirdi: biri işkence ve dayak sonucu, diğeri ise yetersiz beslenmeden dolayı.

STJ tarafından bu rapor kapsamında görüşülen 19 kişinin tamamı, tehditler ve fiziksel şiddet (dayak ve kötü muamele gibi) dahil olmak üzere ciddi psikolojik baskılara maruz kalmıştır. Ayrıca, aşırı şiddet olaylarına tanık olmuş ve bu durum onlarda büyük bir korkuya yol açarak, Suriye’ye “gönüllü geri dönüş” formlarını imzalamaya zorlanmalarına neden olmuştur. Bu geri dönüş, görünüşte gönüllü gibi gösterilmiştir.

2. Yöntem


Bu soruşturma kapsamında, STJ Türk gözaltı merkezlerinde tutulmuş 19 eski tutuklu ile röportaj yaptı. Bu kişilerden 17’si Suriye’nin kuzeybatısına sınır dışı edildi, biri Şanlıurfa’daki bir gözaltı merkezinden dört ay sonra serbest bırakıldı ve genç bir kadın da İzmir’deki bir cezaevinden tahliye edildi.

Tanıklarla yapılan görüşmeler, Temmuz 2024 ile Ekim 2024 başı arasında güvenli internet iletişim uygulamaları kullanılarak gerçekleştirildi ve tüm katılımcılar bilgilendirilmiş onamlarını verdi. Bilgilerinin bu soruşturmada nasıl kullanılacağı ve yayınlanacağı hakkında bilgilendirildiler ve karşılaşabilecekleri olası riskler konusunda uyarıldılar. Bu nedenle, tüm görüşmeciler, Türkiye’den ya da kuzey Suriye’de Türkiye ile iş birliği yapan Suriye Ulusal Ordusu (SNA) gibi silahlı gruplardan gelebilecek misillemelerden kaçınmak amacıyla kimliklerini ve onları ifşa edebilecek bilgileri gizlemeyi tercih etti.

Tanıklıklara ek olarak, STJ açık kaynaklı medya haberlerini, insan hakları soruşturmalarını ve Türk geri gönderme merkezlerinde dayak ve kötü muamelenin belgelenmiş olduğu sosyal medya paylaşımlarını inceledi. Ayrıca, kaynaklar tarafından özel olarak paylaşılan belgeleri doğrulama amacıyla analiz etti.

Not: Bu soruşturma, Suriye rejiminin düşüşünün hemen öncesinde tamamlanmıştır. Bu nedenle STJ, raporun 2025 yılında yayımlanmasına karar vermiştir.

3. Arka Plan


2018 yılında Türk yetkililer, kuzey Suriye’ye yönelik zorla sınır dışı etme uygulamalarını yoğunlaştırdı ve bu eğilim sonraki yıllarda artarak devam etti. Türkiye Cumhuriyeti Göç İdaresi Başkanlığı’nın en güncel verilerine göre, geçici koruma altındaki Suriyeli mültecilerin sayısı 3.642.786’dan 3.085.056’ya düşmüştür.[1]

Türk yetkililer, Suriyeli bireyleri dört sınır kapısından Suriye’ye sınır dışı etmektedir: Bab al-Selame, Tel Abyad, Bab al-Hava ve Cerablus. STJ, Türkiye ile olan bu sınır kapılarıyla bağlantılı özel kaynaklardan 2024 yılının başından Aralık 2024 sonuna kadar sınır dışı edilen kişi sayısına dair veriler topladı. Bu sayı 85.202 kişiye ulaşmıştır.

Bab al-Hava sınır kapısı, Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) kontrolünde bulunan İdlib vilayetine açılmaktadır. Ayrıca, hem Bab al-Hava hem de Cerablus sınır kapıları, Türk askeri güçleri ile müttefik Suriye Ulusal Ordusu (SNA) fraksiyonlarının kontrolü altındaki Halep’in kuzey kırsalındaki çeşitli bölgelere geçiş sağlamaktadır. Tel Abyad sınır kapısı ise, yine Türkiye ve SNA tarafından yönetilen Tel Abyad bölgesine erişim sunmaktadır.

Zorla sınır dışı etme uygulamaları, Suriyeli mültecilerin haklarına yönelik ciddi bir ihlal teşkil etmektedir; ancak tek ihlal bu değildir. Sınır dışı süreci boyunca Suriyeli gözaltındaki kişiler, gözaltı merkezlerinde dayak, kötü muamele ve psikolojik baskı gibi işkence düzeyine varan uygulamalara maruz kalmaktadır. Bu rapor, özellikle bu kötü muamele uygulamalarına odaklanmaktadır.

2024 yılı boyunca verilen tanıklıklar, binlerce Suriyeli mülteci ve diğer sığınmacıların üç ana merkezde gözaltında tutulduğunu göstermektedir. Bu merkezler: Şanlıurfa’daki Şanlıurfa Geri Gönderme Merkezi, İstanbul’daki Tuzla Geri Gönderme Merkezi ve Gaziantep’teki Oğuzeli Geri Gönderme Merkezi’dir.

Oğuzeli Merkezi’nde yaklaşık 2.500 tutuklu, Şanlıurfa Merkezi’nde yaklaşık 2.000 tutuklu ve Tuzla Merkezi’nde yaklaşık 600 tutuklu bulunmaktaydı. Ayrıca, tutuklular arasında yer alan tanıklar, binaların iç yapısına ilişkin bilgiler vererek, aşırı kalabalıklaşma ve kötü gözaltı koşullarını tanımladılar. Cilt hastalıklarının yaygınlığı, böcek ve fare istilası, odalarda uygun sağlık hizmeti ve temizlik eksikliği gibi sorunlara dikkat çektiler.

Yürütülen soruşturma kapsamındaki röportajlar sırasında, bazı tanıklar, üzerinde Avrupa Birliği (AB) logosu bulunan uyku matları, battaniyeler ve çeşitli malzemeleri gördüklerini doğrulamıştır. Gözaltına alındıktan sonra avukatlarıyla görüşme ya da aileleriyle iletişim kurma hakları ellerinden alınan 19 Suriyeliden elde edilen bilgiler, telefonlarının hemen alındığını göstermektedir. Tanıklara göre, yalnızca Gaziantep’teki Oğuzeli Geri Gönderme Merkezi’nde günde sadece on dakika boyunca merkez telefonu kullanmalarına izin verilmiştir. Bu kanıtlar, Türkiye Cumhuriyeti Göç İdaresi Başkanlığı’nın yaptığı tekrar eden açıklamalarla çelişmektedir.[2]

kaynak

Devamını oku

İlginizi çekebilir