Türkiye’deki Suriyeli mülteci krizi Erdoğan’a karşı mı?

Türkiye’deki Suriyeli mülteci krizi Erdoğan’a karşı mı?

Türkiye’deki siyasi güçler bu kez Suriyeli mülteci meselesini iç siyaseti etkilemek için bir araç olarak kullanmaya karar verdi. AKP hükümetinin mülteci politikası konusundaki artan anlaşmazlık, milliyetçi-İslamcı söylemlerle iktidar partisi içindeki konumunu korumaya çalışan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile aşırı sağın lideri arasında eşi benzeri görülmemiş bir çatışmaya yol açtı. El-Zafar” partisi, konuşmasını büyüyen mülteci sorununa odaklayarak iç siyasete aktif olarak katılmayı hedefliyor.

İçişleri Bakanı Özdağ, Perşembe günü Türk kanalına (TGRT) verdiği röportajda Özdağ’ı hükümetin mülteci politikasına yönelik sert eleştirileri nedeniyle “hayvandan daha az…yabancı istihbarat ajanı” olarak nitelendirdi. Soylu, Özdağ’ın, Türk rejiminin karşı karşıya olduğu krizlerden sorumlu tuttuğu Amerikalı milyarder George Soros’un adamlarından olduğunu öne sürerek, çoğunluğu Suriyeli milyonlarca mültecinin Türkiye ekonomisine ve sosyal dokusuna yönelik oluşturduğu tehdidi abartmakla suçladı.

Soylu’nun kendisine sert sözlerle saldırmasının ardından, geçtiğimiz Cuma günü İçişleri Bakanlığı’nın Ankara’daki karargahı önünde bakanı karşısına çıkmaya çağıran Özdağ, kendisine açıklama yapmaya çalıştığı sırada polisin müdahalesiyle karşılaştı. bakanlık önünde yaptığı basın açıklamasında, bakana yönelik uyuşturucu kaçakçılığı suçlamalarına atıfta bulunarak, “Resmi işiniz bittiğinde – Soylu – tutuklanacaksınız” demesine yol açtı.

Soylu’nun kendisine sert sözlerle saldırmasının ardından, geçtiğimiz Cuma günü İçişleri Bakanlığı’nın Ankara’daki karargahı önünde bakanı karşısına çıkmaya çağıran Özdağ, kendisine açıklama yapmaya çalıştığı sırada polisin müdahalesiyle karşılaştı. bakanlık önünde yaptığı basın açıklamasında, bakana yönelik uyuşturucu kaçakçılığı suçlamalarına atıfta bulunarak, “Resmi işiniz bittiğinde – Soylu – tutuklanacaksınız” demesine yol açtı.

Özdağ, milliyetçi İyi Parti’nin bir parçası olan “El-Zafar” partisini kurduktan sonra, Türk toplumunda yükselen “yabancı düşmanlığı” dalgası ışığında Türkiye’den yaklaşık 3,7 milyon Suriyeli göçmeni ülkelerine geri gönderme sözü veren muhalefet liderlerine katıldı.

Suriyeli mülteci

Özdağ, daha sonra Twitter’dan yaptığı bir tweet ile geçtiğimiz günlerde sansasyon yaratan “Sessiz İşgal” adlı kısa filmi yaptırdığını ve finanse ettiğini duyurdu.
Türkiye’deki mülteci sorununa dikkat çekiyor ve YouTube’daki izlenme sayısının 4 milyona yaklaştığını bilerek Suriyeli mültecilerin yakın gelecekte Türkiye’yi kontrol altına alacağını iddia ediyor. İronik bir şekilde, Kafkasya bölgesinde, Rus baskısından kaçmak için ülkelerinden Türkiye’ye göç eden Dağıstanlı bir aileye mensup olan mülteci karşıtı Amit Özdağ, 1961’de babasının orada bir çalışan olduğu Japonya’nın başkenti Tokyo’da doğdu.

İktidar partisinin müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli’nin kontrolsüz göçü “işgal”e benzetmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyeli göçmenlerin Türkiye’den ülkelerine “gönüllü dönüşü” dediği şey hakkında ilk kez konuşmaya başladı.

Erdoğan, 3 Mayıs’ta hükümetinin, arzuları doğrultusunda yaklaşık 1 milyon Suriyeli mültecinin ülkelerine dönüşü için hazırlıklar başlattığını, ancak Mart ayında muhalefetin Suriyelilerin geri gönderilmesi taleplerini reddederek onları “göçmen” olarak nitelendirdiğini ve ev sahibi Türkiye’nin “destekçi” olduğu, göçmen karşıtı partilerin liderlerinin neden olduğu baskının boyutunu gözler önüne seriyor.

Son zamanlarda yazar ve gazeteci Abdelkader Selvi, Erdoğan’ın Suriyeli mevkidaşı Beşar Esad ile aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için görüşmek istediğini, bunun da mültecilerin dönüşünün bu yöne yönlendirilebileceği anlamına gelebileceğini açıkladı. Ancak Selvi’ye göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Esad’ın Rusya dışında hiçbir ülkeyle özellikle Türkiye ile iletişim kurmasını istemediği için iki taraf arasındaki doğrudan görüşmelerin yeniden başlamasına izin vermiyor.

Mülteci krizinin 2023 seçimlerinin yaklaşmasıyla daha da şiddetlenmesinin Türkiye’nin ve halkının gerçek sorunlarını yansıtan doğal bir mesele olup olmadığı veya belirli hedeflere ulaşmaları için onları kışkırtmaya çalışan siyasi partilerin olup olmadığı konusunda sorular var.

Türkiye’nin modern tarihinde, özellikle Erdoğan’ın partisinin tek başına ve kesintisiz olarak yönettiği son yirmi yılda siyasi mücadelenin gelişim aşamalarını biliyorsak, bu sorular mantıklıdır; Oysa Türkiye’de kendisini devletin “sahibi” olarak gören ve takdim eden, onayını, anayasayı ve yasayı çiğnemeden her şeyi yapan Ergenekon / derin devlet örgütü, Erdoğan hükümetini Türkiye’de yıkmak için her yolu kullandı. ilk on yılı, ancak Demokratların o dönemde AKP merkezli oluşturduğu “Çin Kalesi” sayesinde sefil bir şekilde başarısız oldu.

editor, author
Ben Türkiye'nin iç meseleleriyle ilgilenen bir yazar ve gazeteciyim.

İlgili Makaleler

Send this to a friend