Araştırmacılar, bu tür kronik stres dönemlerinin akıl hastalığını nasıl etkilediğini ve hangi faktörlerin ruh sağlığını iyileştirmeye yardımcı olabileceğini anlamaya çalışıyor.
[lwptoc]
Cortex dergisinde yayınlanan bir araştırma, uyarlanabilir duygu düzenleme stratejilerinin (veya olumlu başa çıkma stratejilerinin) ve uyku kalitesinin kaygı ve depresyon oranlarıyla nasıl ilişkili olduğunu inceledi.
Yazarlar, her iki bileşenin de kaygı ve depresyon oranlarını azaltmada yardımcı olduğunu bulmuşlardır.
Bununla birlikte, hipotezlerinin aksine, duygu düzenleme stratejilerinin etkinliğinin büyük ölçüde uyku kalitesine bağlı olmadığını bulmuşlardır.
Uyku kalitesi nasıl bir rol oynar?
Bu çalışma, 2020 ilkbaharından sonbaharına kadar COVID-19 salgını sırasında toplanan uyku ve ruh sağlığı verilerinin ikincil bir analiziydi.
Araştırmanın ilk önceliği, uyarlanabilir duygu düzenleme stratejilerinin daha iyi zihinsel sağlıkla ilişkili olup olmadığını görmekti.
Uyarlanabilir bilişsel duygu düzenleme stratejileri, uzun vadede ruh sağlığını iyileştirmeye yardımcı olan düşünce süreçleridir.
Bir olayda veya durumda “olumlu yeniden değerlendirme” olarak bilinen olumlu anlam bulmaya çalışmak buna bir örnek olabilir.
İkincisi, araştırmacılar uyarlanabilir duygu düzenleme stratejilerinin etkinliğinin uyku kalitesine bağlı olup olmadığını anlamak istediler.
Bu faktörlere “doğal olarak oluşan ve kronik bir stres etkeni olan COVID-19 salgını bağlamında” baktılar.
En önemli duygusal düzenleme stratejileri
Çalışmaya 1.600 yetişkin katılımcı dahil edildi. Katılımcılar çevrimiçi formlar aracılığıyla bilgi verdi ve demografik bilgiler hakkında önemli bilgiler sağladı.
Ayrıca duygu düzenleme stratejileri, uyku kalitesi, depresyon ve yaygın kaygı hakkında veri toplayan anketleri de tamamladılar.
Veri analizine dayanarak, araştırmacılar uyarlanabilir bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin daha fazla kullanımının kaygı ve depresyon için daha düşük puanlarla ilişkili olduğunu bulmuşlardır.
Ayrıca, daha yüksek uyku kalitesi raporlarının anksiyete ve depresyon için daha düşük puanlarla ilişkili olduğunu bulmuşlardır.
Uyarlanabilir bilişsel duygu düzenleme stratejileri ile uyku kalitesi arasındaki ilişki ile ilgili olarak, daha yüksek kalitede uyku bildiren kişilerin, uyarlanabilir bilişsel duygu düzenleme stratejilerini daha fazla kullandıklarını bulmuşlardır.
Uyku kalitesini açıklayan son modelleri, uyarlanabilir bilişsel duygu düzenleme stratejileri kullanmanın kaygı sonuçlarını önemli ölçüde tahmin etmediğini buldu.
Başka bir deyişle, depresyon ve kaygıyı azaltmada olumlu başa çıkma stratejileri kullanmanın etkinliği, bir kişinin ne kadar iyi uyuduğuna bağlı görünmüyordu.
Pozitif düzenleme stratejileri, uyku kalitesinden bağımsız olarak, ruh sağlığı için hala faydalar göstermiştir.
Çalışma sınırlamaları ve daha fazla araştırma
Bu çalışmanın sınırlamalarına dikkat etmek hala önemlidir. Araştırmacılar, her zaman doğru olmayan, katılımcıların kendi beyanlarına güvendiler.
İnsanların genellikle nesnel olarak ölçülenden daha düşük uyku kalitesi bildirdiklerini belirtiyorlar.
Uyarlanabilir bilişsel duygu düzenleme stratejisini ve uyku kalitesini yalnızca bir kez ölçebildiler, bu da çalışma boyunca meydana gelmiş olabilecek değişiklikleri ölçemedikleri anlamına geliyor.
Yazarlar ayrıca depresyon hakkında kaygıdan daha fazla veri noktasına sahipti. Çalışma, mevcut olabilecek daha küçük etkileşim etkilerini ölçme gücüne sahip değildi.
Kullandıkları ölçümler nedeniyle, belirli bir bilişsel duygu düzenleme stratejisinin mi yoksa bir kombinasyonunun mu daha etkili olduğunu ve bu stratejilerin uyku kalitesiyle nasıl etkileşime girdiğini inceleyemediler.
Çalışma ağırlıklı olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde daha yüksek eğitim düzeyine sahip beyaz kadın bireyleri içermektedir. Araştırmacılar belirli ortak değişkenleri hesaba katamadı ve veriler çevrimiçi olarak toplandı.
Tüm bu faktörler, çalışmanın sonuçlarının ne kadar genelleştirilebileceğini sınırlar ve gelecekteki araştırmalarda daha fazla çeşitliliğe ihtiyaç olduğunu gösterir.
Son olarak, çalışmanın yazarları, COVID-19 salgınının benzersiz bir stres kaynağı sağladığını kabul ediyor, bu nedenle bu çalışmayı diğer uzun süreli stres kaynakları ve bunun sonucunda ortaya çıkan ruh sağlığı sonuçlarıyla karşılaştırmak zor.
Sullivan, gelecekteki araştırmaların diğer stres kaynaklarına bakabileceğini kaydetti.